TÜRKİYE 13. İslam Zirvesi'ne ev sahipliği yapıyor. Böyle bir
zirvenin İstanbul'da toplanmasını daha bir anlamlı buluyorum.
Çünkü tarihteki İslam medeniyetinin zirvelerinden sadece İstanbul
çağımızda da bir cazibe merkezidir.
Siyasi bir zirve olduğu için, “İslam düşüncesinin yeniden teşekkülü” gibi yüksek akademik ve teolojik sorunlar gündeminde yok. Buna çok büyük ihtiyaç olduğu halde yeri burası değil.
Eski adı “İslam Konferansı Örgütü”ydü, yeni adı “İslam İşbirliği Teşkilatı” (İİT) beklenen işlevi daha iyi ifade ediyor: Müslüman ülkeler arasında işbirliğini geliştirmek...
MODERN KAVRAMLAR
Müslüman olmak işbirliği ve barış için yetmiyor. Sorunları çözecek
kurumlar ve kurallar olmadığı zaman, Peygamberimizden çeyrek asır
sonra manevi mertebesi yüksek Müslümanlar savaş meydanlarında
birbirlerini öldürmediler mi?
Sorunları çözmek ve işbirliğini geliştirmek için yeni tekniklere ve somut ilkelere ihtiyaç duyulduğundan, yayınlanan “İslami Yakınlaşmaya İlişkin Ortak Bildiri”de dikkat çekici hususlar var.
Üye devletlerin “milli sınırlarının kutsal olduğu” belirtiliyor. Demek ki ulus devletler ve sınırları “emperyalizmin yüzyıllık parantezi” değilmiş.
Bildiride modern uluslararası hukukun “içişlerine karışmama” ilkesi vurgulanıyor. Çatışmaların çözümünde “diplomatik misyonlar” tavsiye ediliyor. Demek ki Ortadoğu’nun çatışmacı dili yerine diplomatik dil lazım.