BUGÜN İsmet Paşa'nın vefatının 42. yıldönümü.
Onu göklere çıkaranlar da yerin dibine batıranlar da var.
Halbuki İsmet Paşa gibi Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı, Milli
Mücadele, devrimler, İkinci Dünya Savaşı ve demokrasi dönemlerini
yaşamış bir siyaset ve devlet adamını taraftar veya hasım gözüyle
değil, “tarihi öğrenmek” için okumak gerekir.
Ben Büyük Zafer’in ardından kahramanların yolları ayrıldıktan
sonraki birkaç olayı ele almak istiyorum.
RADİKAL İSMET PAŞA
Şubat 1925, Şeyh Sait isyanı.. Ankara’da iki fikir var: Ilımlılara
göre isyan bölgesinde sıkıyönetim ilan edilip isyan
bastırılmalıdır... Başta Atatürk olmak üzere radikallere göre,
bütün ülkede “Takrir-i Sükûn” ilan edilmeli, muhalefet de
susturulmalıdır.
Yazar Falih Rıfkı Atay’ın “eğilmez, bükülmez bir liberal” dediği
Başbakan Fethi Bey (Okyar) Reisicumhur Atatürk’e giderek
sıkıyönetim ötesinde istenilen çok sert usulleri benimsemediğini
söyledi ve
3 Mart 1925’te istifa etti.
Atatürk, Fethi Bey’in yerine “radikal” İsmet Paşa’yı başbakan
yaptı, bütün ülkede Takrir-i Sükûn Kanunu uygulandı, İstiklal
Mahkemeleri harekete geçirildi, basın susturuldu, Karabekir’in
muhalefet partisi bile kapatıldı.
ILIMLI İSMET PAŞA
Fakat aynı İsmet Paşa İstiklal Mahkemeleri’ni kapatmaya Atatürk’ü
ikna eden, Kazım Karabekir’i idamdan kurtaran insandır.
Karabekir ve Rauf Bey gibi muhaliflere karşı ‘faili meçhul’
suikastları önleyen de İsmet Paşa’dır.
1939’da muhalifleri aklayarak sisteme kazandıran ve 1946’dan sonra
demokrasiye yumuşak geçişi başaran da İsmet Paşa’dır.
Hatta Karabekir’in muhalefet partisini kapatmakla hata ettiklerini
de söyleyecektir.