CNN Türk'te 'Sağım Solum Tarih' programında Kazım Karabekir'in
İstiklal Marşı'na yönelttiği eleştiriler gündeme geldi.
Türkiye’nin en zengin şahsi arşivine sahip olan tarihçi Mehmet
Alkan bu konuda bilgi verdi, plaktan Karabekir’in marşını da
dinledik.
Ben Karabekir’in de başkalarının da İstiklal Marşı’na yönelttiği
eleştirileri haksız bulurum. Fakat eleştirmesi Kazım Karabekir’in
diğer alanlardaki büyüklüğünü küçültmez. Karabekir gibi bir Milli
Mücadele kahramanı tarafından eleştirilmek de İstiklal Marşı’nın
üzerine bir toz zerresi düşürmez.
Kazım Karabekir’in kendisi bir güfte yazmış, askeri yürüyüş marşı
gibi bir besteyi de kendisi yapmıştı. Kendi eserini daha fazla
beğenmesi insani bir duygudur.
İLGİ GÖRMEDİ
Karabekir’in “Günlükler”indeki 31 Mayıs 1922 günlü nottan anlıyoruz
ki, bu şiiri yazmaya bu tarihte karar vermiş. Sonra temmuz ayında
Başbakan Rauf Bey’e göndermiş ve İstiklal Marşı olarak
düşünülmesini teklif etmiş.
Fakat belli ki ilgi görmemiş. Çünkü “İstiklal Savaşı”nın ruhunu,
heyecanını, vicdanını en iyi ‘terennüm’ eden şiir Mehmet Âkif’in
kaleminden çıkmıştı. Bu şiiri “İstiklal Marşı” adıyla yazan da
Mehmet Âkif’tir. 12 Mart 1921 günü Meclis’te, İstiklal Savaşı’nın
temsilcileri olan milletvekilleri tarafından büyük heyecanla,
alkışlarla kabul edilmiştir.
Öylesine yüreklere işlemiştir ki, kimsenin aklına başka bir güfte
aramak gelmemiştir.
DEVRİMLER DÖNEMİ
Devrimler dönemi, ayrı bir devirdir, ayrı bir psikolojisi, ayrı bir
siyasi rejimi vardır. Bu dönemde Âkif’in İstiklal Marşı’nı
eleştirenler, yeni bir marş yazılmasını isteyenler oldu. Dönemin
ünlü şairi Necip Fazıl Kısakürek’e böyle bir öneri yapıldı, o da
“Büyük Doğu Marşı” adlı şiiri yazdı. Fakat bu da ilgi görmedi, 8
Ekim 1943’te kendisinin “Büyük Doğu” dergisinde bu adla
yayınladı.
Necip Fazıl’ın kendisi de bu olayı anlatır.
Atatürk İstiklal Marşı’nın değiştirilmesini uygun bulmamış ve bunu
Hakkı Tarık Us, Atatürk’ün mesajı olarak hasta yatağındaki Âkif’e
iletmiştir.
1940’lardan itibaren İstiklal Marşı üzerine kayda değer bir
tartışma yoktur, yürekler tamamen benimsemiştir. Âkif’e ilgi ve
saygı da artmıştır. Bu konuda Dr. Necmettin Turinay’ın Türkiye
Yazarlar Birliği’nce yayınlanan “Mehmet Âkif, Türkiye’de
Modernleşme ve Gençlik” adlı kitapta ayrıntılı bir akademik
makalesi vardır.
MİLLİ KUTSALLARIMIZ
Devrimler döneminde sadece İstiklal Marşı’nın değil, bayrağımızın
da değiştirilip ‘6 Ok’un milli bayrak olarak kabulünü isteyen uçuk,
marjinal birkaç kişi de olmuştu. Birkaç kişiyi diyorum, gerçekten
öyle.
Mehmet Âkif’e ve İstiklal Marşı’na medeniyet karşıtlığı, ırkçılık
gibi suçlamalar yöneltmenin sebebi ya cehalet ya da siyasi maksat
olabilir.
Âkif, Balkan Harbi’nin ardından, evet, “Bunu benden duyunuz, ben ki
evet Arnavud’um/Başka bir şey diyemem, işte perişan yurdum” diye
yazmıştır. Fakat bu hem Arnavut ayrılıkçılığına eleştiriydi hem
Rumeli’nin kaybına bir ağıttı.
Âkif imparatorluğu korumak için Araplarla birliği savunurken,
Mustafa Kemal de Libya’da, Suriye’de imparatorluğu muhafaza etmek
için savaşıyordu.
Biri Milli Mücadele’yi yaptı, öbürü destanını yazdı.
Olgunlaşmış bir “millet” haline gelmek kolay değildir; geniş ve
kavrayıcı bir kültür düzeyi, tarihimizin aşamalarını ve
zenginliklerini kucaklayan idrak genişliği gerekir.
İstiklal kahramanlarından bugüne bütün nesillerin benimsediği
“İstiklal Marşı”mız, güftesiyle de bestesiyle de
“milli kutsallarımız”dan biridir.