İktidara mensup bir grup milletvekili Ankara’daki pahalı bir restoranda akşam yemeği için buluştular, sohbet ediyorlar. Fakat kulakları kirişte, “yukarı”dan telefon bekliyorlar… Yüksek makamdan gelecek bir telefonla kim “yukarı”ya davet edilecek?..
Herkes pürmerak beklerken, orta boylu, ağzı laf yapan o milletvekiline, dört gözle beklediği telefon geldi, “yukarı”ya çağrıldı.
Müthiş bir sevinç… Demek ki gözden düşmemişti… “Gözlerinde boş yere gizlemeye çalıştığı sevinç pırıltısıyla ‘beni çağırdılar’ diyerek arkadaşlarıyla vedalaştı”, hızla “yukarı”nın yolunu tuttu…
Masada kalanlar mı? “Melül melül birbirlerine bakakaldılar… Hepsinin içini bir kurt kemirmeye başlayacaktır: Acaba neden çağrılmadık? Acaba, acaba, acaba…”
HANGİ PARTİ
Bu anlattığım, hangi partinin milletvekilleri olabilir? Hangi partide milletvekili olmak en çok “yukarının iki dudağı arasında” ise ve bunu bir kaybederlerse, kendini “ben hiçim” diyeceği bir psikolojide hissederse o partide, değil...