DÜNYANIN hemen bütün toplumlarında otoriter eğilimlerin yükselmesi çeşitli yorumlara yol açıyor: "liberalizmin ölümü, otoriterliğin cazibesi" gibi...
Demokrasi sandığında otoriter eğilimlerin güçlenmesi de “demokrasi-liberalizm çatışması” diye yorumlanıyor.
Avrupa’da aşırı sağın yükselişi belliydi. Amerika’da Donald Trump’ın umulmadık başarılar göstermesi liberal ve refahlı toplumlarda bile “otoriter” eğilimlerin güçlendiğinin alarmını veriyor. The Atlantic’te yazan Shadi Hamid, Trump’ın yükselmesini “otoriterizmin aldatıcı cazibesi” (authoritarian temptation) olarak niteledi...
New York Times’da Roger Cohen’in “Liberalizmin ölümü” başlıklı makalesi büyük ilgi gördü. Cohen’in bu yazısını büyük bir sevinçle köşesine aktaran sol yazarlar da oldu ülkemizde.
‘SAVAŞ NARASI’
Liberalizmin Berlin Duvarı yıkıldıktan sonraki parlak cazibesini kaybettiği açık. Liberal ekonomide krizler yaşanıyor; doğru...
Dünyanın hemen her yerinde terör tehdidinin artması sıkı tedbirlere ihtiyaç yaratıyor; bu da doğru.
Liberalizmdeki gerilemenin temel sebebine Roger Cohen’in koyduğu teşhis çok isabetli: “Liberalizm bir savaş narası olarak zayıftır.”
Gerçekten insanüstü liderlerin peşine takılarak büyük ve muhayyel ideolojiler uğruna kitleleri seferberliğe çağıran otoriter hareketler kriz dönemlerinde güçlü bir duygusal cazibe kazanıyor. Öyle dönemlerde mesela bireysel özgürlükler, kuvvetler ayrılığı, sınırlı hükümet, çoğulculuk gibi liberal değerler ilgi görmüyor.