TAYLAND Başkonsolosluğu'na saldırarak zorla binaya girmek, cam çerçeve indirip içeride tahribat yapmak da bir vandalizmdir.
Uygur Türklerine Çin'in yaptığı gayriinsani ve gayrimedeni
baskıyı, zulmü protesto etmek doğrudur fakat medeni usullerle...
Çekik gözlü turistleri tartaklamak yanlıştır. Hele de bu tepkiyi
tahribat düzeyine çıkarmak asla hoş görülemez.
Türkiye'de Ülkücüler, Devlet Bahçeli'nin basiretli tutumuyla
şiddetten uzak duruyorlar. Tayland Konsolosluğu'nu tahrip edenler
de daha çok Doğu Türkistan kökenli vatandaşlarımız. Acılarını,
tepkilerini anlıyorum fakat sebep ne ne olursa olsun kınıyorum.
Şiddetin maalesef "bulaşıcı" olmak gibi kötü bir özelliği vardır;
her ne şekilde ortaya çıkarsa mutlaka kınanmalıdır.
ŞİDDET KÜLTÜRÜ
Ülkemizde şiddet kültürünün vahim derecede yaygın olduğunu hiç
akıldan çıkarmamak gerekir. Kadın cinayetlerini hatırlayın... Gezi
protestolarına musallat olan vandalları, 6-7 Ekim olaylarındaki
vandalları hatırlayın.
Hele 12 Eylül öncesinde de birbirimizi vuruyorduk!
Protesto edeceksen git bir bildiri oku, siyah çelenk bırak; niye
yıkım yapıyorsun?!
Fakat bildiri okumak, siyah çelenk bırakmak gibi davranışlar ancak
"öğrenilerek" yapılabilir. Yıkıcılık ise öfke patlamalarıyla
kolayca orta çıkar.
Bu noktada siyaset bilimci Martin Lipset'in şiddet ve aşırılık
eğilimi ile "düşük eğitim, düşük statü" arasındaki sosyolojik bağı
bilimsel olarak ispat ettiğini belirtmeliyim. (Siyasi İnsan, s.
98-109)
Demek ki, ülkede genel eğitimin yaygınlığı ve kalitesinden başka
siyasi hareketlerin eğitici olması da son derece önemlidir.