Yüz yıldır uğrunda kavgalar ettiğimiz kavramlar... Batıcı, ulusalcı, sosyalist gibi kavramları da ekleyebiliriz.
Yüzyıldır siyasi kavgalarımızın özü iktidarı, devleti ele geçirmekti. Çoook büyük bir gücü ele geçirmek için verilen kavgalar çok ateşli, çok dehşetli olmaz mı? Öyle de oldu. Hatta kavgalara bazen idam sehpaları eşlik etti.
Bakın siyasi tarihimize, öfkeli dönemlerimiz daha çoktur.
Kavgalarımızı hep vatanımızı, halkımızı emperyalizmden, hainlerden “kurtarmak” için yaptık. Tek vatansever “biz”, bize karşı olanlar “hain”di!
Gençler birbirini öldürürken Meclis’te partiler uzlaşarak bir cumhurbaşkanı seçememişti!..
KOALİSYON KRİZLERİ
Radikaller bir tarafa; meşru partilerimiz bile bu çatışmacı kültürden kendini kurtaramadı. Koalisyonlardaki partiler bile çok defa kavga ettiler. İşte 1970’li yıllardan bir manşet:
Koalisyonlarda da “daha çok güç” tutkusu hakim oldu. Her parti payına düşen kamu kurumlarını ve bankaları “bizden” kişilerle donattı. Siyasi rant dağıtarak oy kazanmak reform yapmaktan daha önemliydi!
O yıllarda “yönetemeyen demokrasi” diye yazardım.
Kemal Derviş’in 17 Mart 2001 günlü basında çıkan açıklamasına bakın:
“Bir kamu bankası bir partiyle bağlı, öbür kamu bankası başka partiye bağlı, böyle bir düzen içinde artık gidemeyiz… Kökünden halletmemiz lazım.”
Merhum Ecevit başkanlığındaki DSP, MHP, ANAP koalisyonu fevkalade ağır bir kriz patlak verince bu reformlara yöneldi. Bankacılık sektörü reorganize edildi, Merkez Bankası’na bağımsızlık verildi. Türkiye düzlüğe çıktı.
Halbuki aklın ve siyasi olgunluğun gereği ekonomi batmadan bu reformları yapmaktı. Koalisyonların bunu yapamamasının faturası 1979, 1994 ve 2001 krizleri oldu.
CB SİSTEMİ KRİZİ