TÜRKİYE Musul'daki askeri birliklerini toprak kazanmak gibi gizli bir niyetle takviye etmişse, çok tehlikeli bir maceraya girmiş demektir.
Yok öyle değil de koalisyon ülkeleriyle anlaşmalı olarak, Türkiye eğitim ve istihbarat amacıyla zaten orada bulunan birliklerini bir miktar takviye etmişse, doğru ve meşru bir iş yapmıştır.
Önce Türkiye’nin “yurtta sulh, cihanda sulh, kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok” şeklinde özetlenen kuruluş ilkesine bir göz atalım.
KURULUŞ İLKELERİ
27 Şubat 1923, Meclis’te Lozan müzakerelerindeki gidişat
görüşülüyor. Musul’u ve adalardan bir yerleri alamayacağımız
kesinleşmiştir. Lozan’da görüşmeler kesilmiş,
Ankara’ya dönen İsmet Paşa Meclis’e hesap veriyor, Musul ve adalar için niye savaşı sürdürmediğimizi anlatıyor.
İsmet Paşa uzun konuşmasında, sınırların çok geniş olmasının illa
da güvenli ülke anlamına gelmeyeceğini hatırlatıyor:
“Temin edeceğimiz herhangi bir vatanda, sınırları daha büyük ve
daha geniş, her ne halde olursa olsun, hayatımızı güvenli bir hale
koymuyor.”
Asıl amaç topraklarımızı genişletmek değil, güvenli sınırlara sahip
olmaktır; Paşa şöyle devam ediyor:
“Onun için esaslı bir mesele, Türk vatanı nere olacaksa onun
dahilinde her millet gibi (güven içinde) yaşamaktır.”