ÇAĞIMIZDA Ortadoğu'nun devrilen diktatörleri bile demokrasiden bahsederek meşruiyet kazanmaya çalışırlardı.
Nasır’lar, Kaddafi’ler, Mübarek’ler, Bin Ali’ler...
Hatta Kaddafi, “liberal demokrasi”yi yetersiz bularak, PKK’nın
KCK örgütlenmesine ilham kaynağı olan “Cemahiriye” (cumhurlar,
topluluklar) adlı totaliter mekanizmayı “doğrudan demokrasi” diye
satmaya çalışırdı!
2015 yılında HDP’nin seçim bildirgelerinde bu totaliter sistem
“demokratik özerklik, yerel yönetim” etiketleri
altında savunuluyor!
Çağımızda ülkelerin, hatta felsefi düşüncelerin bile itibarı,
demokratik değerler konusundaki tavırlarıyla doğru orantılıdır.
İşte Türkiye’de AKP iktidarı, 2010’a kadarki bütün AB raporlarında
övülürdü, 2011’den sonra otoriterleşme eleştirileri başladı,
giderek artıyor.
MUAVİYE ÖRNEĞİ
İslam’daki “meşveret, istişare, şûra” gibi kavramlar istibdat
eğilimlerini önleyebilecek öze sahiptir. Hz. Peygamber ve ilk
halifeler döneminde nasıl dikkatle uygulandığını ve çok iyi
neticeler verdiğini biliyoruz. Fakat...
Sert bir kabile tabanına dayanan Muaviye’nin tam gücü eline
geçirince söylediği şu sözlere bakın:
“Ben daha önce sizinle konuştuğum zaman, bazılarınız kalkıp halkın
içinde bana itiraz ediyordunuz. Ben ise olanları hoş görüp
affederdim. Şimdi... Yemin ederim ki eğer herhangi biriniz burada
bana itiraz edip karşı çıkan bir söz söylerseniz, ikinci bir söz
söylemeye fırsat bulamadan boynu kılıçla vurulur!”