BAŞKANLIK ya da parlamenter sistem, demokraside ikisi de olabilir. Demokratik kültürün yerleştiği bir toplumda sistem değişikliği için her şeyden önce buna büyük çoğunluğun ihtiyaç duyması lazımdır. Nasıl bir sistem olması gerektiği ondan sonraki konudur.
Bizde ise sistem değiştirmeyi sadece bir parti istiyor; hatta
anketlere göre iktidar partisi seçmenlerinin bir bölümü
istemiyor.
Dahası; sistem tartışması "müzakere" üslubuyla ve uzlaşma
arayışıyla yapılmıyor. Dayatma üslubuyla yapılıyor.
En önemlisi, zaten aşırı kutuplaşmış olan toplumda sistem
değişikliği uzlaşma diliyle değil, çatışma ve suçlama diliyle
öneriliyor; kutuplaşma daha da keskinleşiyor.
Halbuki sistem değiştirmenin rasyoneli, ülkede uzlaşma ve kamu
organlarında etkinliği artırmak olmalıdır.
SİSTEM ÇÖKÜNCE
Sistem ya da anayasa değiştirme konusunda Fransa çok ders alınacak
bir örnektir.
Devrimden sonra Cumhuriyet'in dört defa yıkılıp beş defa yeniden
kurulması nasıl bir istikrarsızlık ve kutuplaşma yaşandığının
kanıtıdır.
Fransa 1958 başında Cezayir meselesi yüzünden iç harbin eşiğine
geldi.
Ordu Cezayir'de darbe yaptı, Paris'te de darbe tehlikesi belirdi.
Kamuoyu ve parlamento parçalanmıştı, hükümetler güçsüzdü...
Parçalı parlamenter sistem işlerliğini kaybetmiş, ülke içsavaşın
eşiğine gelmişti.
"Devrim" bekleyen Komünist Partisi dışındaki 12 parti de sistem
reformu gerektiğini görüyordu.
Sistem çökmüş, Fransa feci bir çıkmaza saplanmıştı, Fransız
liderleri siyasi olgunluk sınavındaydı.