TARİKAT şeyhlerinden geçtik, siyasi lider ve fikri üstatlarımıza bile sorgusuz sualsiz hayranlık... Karşı tarafa öfkeli düşmanlık.
Bizde siyaset ve fikir tartışmalarının ortaya çıktığı 19.
yüzyıldan beri böyle.
Abdülhamid’e muhaliflerinin “Kızıl Sultan” demesi, Cumhuriyet
döneminde “Ulu Önder”e karşı muhafazakârların “Ulu Hakan”
versiyonu...
Lozan için “Zafer mi, hezimet mi?” kutuplaşması da böyle.
Star’da Resul Tosun’da okudum, İslamcı gençler, sempozyumda
Abdülhamid’in Batı müziğini sevdiğini öğrenince “‘Biz onu dindar
biliyorduk, oysa Batı müziği hayranıymış” diye itiraz etmişler!
Dindar insan niye Batı müziğini sevmesin?!
Daha önemlisi, sağıyla, soluyla zihnimiz önyargılar, semboller,
kült ve idoller tarafından nasıl işgal edilmiş görüyor musunuz?
TARİHİ ALET ETMEK
İttihatçılara göre Abdülhamid “Moskof’tan alçak”tı, çünkü Hz.
Peygamber’in bazı hadislerini nakleden kitaplarını toplatıp
yaktırmıştı!
Olay doğrudur. Arap milliyetçileri “Hilafet Kureyş kabilesinindir”
şeklinde uydurma hadislerle ve İngiliz desteğiyle propaganda
yapıyorlardı, Abdülhamid bu kitapları yaktırmıştı. İttihatçılar
olayı bağlamından koparıp siyasi propaganda için
kullanmışlardı.
Abdülhamid aleyhine Tunalı Hilmi’nin broşürü meşhurdur; oradan
aktarıyorum:
“Yunanlı’ya kim verdi anlı şanlı Girid’i
Sorarlarsa arkadaş, göster Abdülhamid’i.”
Dün okudum, Lozan’a giderken Mısır ve Sudan bizimmiş, Lozan’da
kaybetmişiz!
Tunalı Hilmi’nin yazdıklarıyla, Mısır’ı Lozan’da kaybettiğimizin
yazılması, aynı tavrın iki versiyonudur: Siyaseten karşı olduğumuz
kişileri kötülemek için “tarih”in kullanılması, hatta
tahrifi...
GİRİT VE MUSUL?
Abdülhamid 1898’de kaybettiğimiz Girit için savaşa mı
girseydi?!
Dünya Savaşı’nın tarafları oluşmaya başlamış, İngiltere, Rusya,
Fransa ve Yunanistan aynı safta yer almıştı! Subay maaşlarını zor
ödeyen Osmanlı onlarla mı savaşacaktı?!
Yahut İsmet Paşa, bırakın Mısır’ı, Lozan’da Musul için masayı
devirmeli, savaşa mı girmeliydi? Musul’daki İngiliz savaş
uçaklarına karşı tüfek ve süngüyle!
Muhalif Rauf Bey ve Kazım Karabekir de bunun imkânsızlığını
anlatmışlardır.
Girit ve Musul savaşlarına girmek çılgınlık olurdu, girmemek
akıllılık olmuştur.
Hem ne Mısır’ı ne Sudan’ı... Lozan’a giderken İstanbul ve Çanakkale
ile çevresi İngiliz ve Fransız işgali altındaydı! İstanbul ve
Çanakkale Lozan’da kurtarıldı.
Büyük Taarruz’dan önce işgale uğramamış topraklarımızın yüzölçümü
350.000 kilometrekare idi!...
Görüyor musunuz, tarihe kült ve idoller, siyasi hayranlık ve
düşmanlıklar açısından bakmak zihnimizi nasıl daraltıyor?