ÇATIŞMACI siyasetin zehirli etkileri artık şehit cenazelerinde bile ortaya çıkmaya başladı.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu elbette sözlerine dikkat etmeliydi ancak
teröre destek amacıyla söylemediği de bir gerçektir.
Bu durumda anamuhalefeti terörün yanında göstermek yerine
Kılıçdaroğlu’nun sözlerine açıklık getirmesini istemek daha doğru
olmaz mıydı? Hatta teröre karşı hükümet politikasına daha fazla
destek sağlamak için anamuhalefetle ilişkileri geliştirmeye
çalışmak daha isabetli olmaz mıydı?
Bu yapılsaydı teröre karşı iktidar ve muhalefetin birliği görüntüsü
diplomaside de Türkiye’nin elini güçlendirirdi.
Fakat maalesef tırmanan siyasi çatışma şehit cenazelerine kadar
uzandı.
Dışarıdan Türkiye’ye bakanlar bir yığın sorun yanında siyaseten de
parçalanmış bir ülke manzarası görüyor. Bu, iyi bir
gidiş midir?!
PARÇALI TOPLUMLAR
Türkiye birçok tarihi, yani köklü sebeplerden sosyolojik
entegrasyonunu tamamlayamamış bir toplumdur. Hem bu yüzden hem
kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge, bireysel hak ve özgürlükler
gibi değerler oturmadığı için siyasetimiz çok çatışmacıdır.
Tarihimizdeki uzlaşmaz siyasi kavgaları, idam sehpalarını
düşünelim.
Sağda soyut “dava” uğruna, solda “devrim” uğruna neler yapmadık,
bir hatırlayalım!
Birbirimizi bile öldürdük.
Hâlâ siyasette “kefen” edebiyatının prim yapması fevkalade esef
vericidir.
Bütün siyaset bilimciler entegrasyonunu tamamlamamış toplumlarda
farklı parçaları birleştiren kitle partilerinin bulunmasının son
derece önemli olduğunu anlatır. LaPalombara daha 1961’de
yayınladığı kitapta böyle toplumlarda kitle partilerinin
birleştirici, devlet kurumlarının da siyaseten tarafsız olması
gerektiğini, aksi halde toplumda bölünmelerin artacağını yazmıştı.
(Political Parties and Political Development, s. 413 vd.)
DERİN ÇATIŞMALAR
Bu akademik tespitin laboratuvar deneyini Türkiye’de 1970’lerde
kanlı sağ-sol çatışmalarıyla yaşadık: Konunun uzmanı olan George
Harris’in yazdığı gibi, 1970’lerde Türkiye’de sağ-sol çatışmasının
dehşet verici boyutlara çıkmasının sebebi, geleneksel Alevi-Sünni
farklılığının solculuk, sağcılık şeklinde mobilize olmasıydı. Bu
yüzden çatışma geniş kitlelere yayılmıştı.
Birbirini öldüren 5 bin genci, Maraş’ları, Çorum’ları, Sivas’ları
hatırlayalım.
Fay hatlarının farklı hassasiyetlerini harekete geçirerek siyaset
yapmak partilere büyük veya küçük kemikleşmiş tabanlar
kazandırabilir fakat ülkeye çok büyük zarar veriyor.
“Entegrasyon” ve “hukuka uygunluk” yönünde ilerlemesi gereken
ülkeyi maalesef “dezentegrasyon” (çözülme) ve anomi (kuralsızlık)
yönüne sürüklüyor.
GİDİŞ NEREYE?
Siyaset dilinin kontrollü, partilerin esnek ve farklılıklara açık
olması bizim gibi ülkeler için hayati derecede önemlidir. Her
birimiz ‘öteki’mize karşı öfkeye kapılıp partimizi put, liderimizi
kült ve değerlerimizi dogma haline getirirsek o toplum nasıl iç
huzurunu sağlayabilir?!
Bu noktada John Kennedy’nin “Fazilet Mücadelesi” adlı kitabından
aldığım şu sözler hepimize ‘iyi emsal’ olmalıdır:
“Amerika’nın birleşikliğinin temelinde hoşgörü ve uzlaşma vardır...
Uzlaşmasalardı halimiz nice olurdu?”
Kendimize soralım, siyaseti öfkeli çatışmalar olarak devam
ettirirsek halimiz nice olur?
Ülke psikolojisini etkilemede en büyük güç iktidar
partisindedir.