TÜRKİYE'de hemen her ideolojinin bir 'yalan söyleyen tarih' söylemi
var. Çünkü tarihe gerçek nedir diye değil, bugünkü kavgalarımıza
propaganda lojistiği sağlamak için bakıyoruz.
Önceleri “resmi tarih”in propagandasıydı, son zamanlarda da
“karşı resmi tarih” propagandası.
Örnek mi? TV’lerde konuşan bir profesör söylüyor; Lozan öyle bir
hezimetmiş ki, imzalar atıldığında “Yunanistan’da milli bayram ilan
edildi” imiş. Tipik bir yalan söyleyen tarih örneği...
Lozan’ın Yunanistan’da nasıl karşılandığını görmek için size
“bilimsel tarihçilik” örneği bir çalışmadan bahsedeceğim: Dr. Çağla
Derya Tağmat’ın, Yunan arşivinde yaptığı çalışmaya dayalı
“Venizelos’un Dünyasında Lozan” adlı akademik makalesi. İnternette
bulabilirsiniz.
OSMANLI NEDEN YIKILDI?
Zihniyet dünyamızda temeldeki bir sorun, Osmanlı’nın neden
yıkıldığı konusunda derin bilgi boşluğudur. Böyle olunca ister
istemez efsaneler, komplo teorileri, hamaset veya husumet duyguları
zihnimize hükmediyor.
Çağımızı kavramamızı da zorlaştırıyor.
Osmanlı güçlüyken nasıl Viyana’ya gittiyse, güçsüz düşünce 1912
yılında Meriç Nehri’ne kadar çekildi...
Sevr döneminde Türkiye’nin yüzölçümü 350 bin kilometrekareye kadar
düştü! Ancak Büyük Zafer ve Lozan’la bugünkü 780 bin
kilometrekareye ulaştık.
Biz Viyana’ya giderken belirleyici güç tarım ekonomisiydi, ona
dayalı devlet organizasyonuydu. Bu alanlarda biz üstündük.
Fakat Avrupa uzun bir birikimin sonunda bilim ve sanayi devrimini
yaptı. Böylece makineleşen ve ordusunu tankla, topla donatan Avrupa
karşında hâlâ tarıma ve eski yapılara bağlı olan Osmanlı mağlup
oldu.
DİP DALGALARI
Bu konuda saygın iktisat tarihçimiz Prof. Mehmet Genç, tarım
çağında Osmanlı’yı yükselten sistemin, sanayi çağında Osmanlı’nın
gelişmesini engellediğini anlatır. Osmanlı arşivindeki belgelerle
ve bilimsel tarihçilik metotlarıyla tabii.