Birkaç hafta önce, Kudüs’ün Beyt Hanîna mahallesindeki güzel bir mekânda bir dostumla sohbet ediyorduk. Her seferinde olduğu gibi önce İsrail iç siyasetini bütün detaylarıyla konuştuk, oradan Filistin sahnesine geçtik, sonra da pergelin hareketli ucunu Ortadoğu’ya doğru genişlettik. Bölgenin perde arkasıyla da sıkı temasları bulunan dostum, “Yakında çok önemli olaylara şahitlik edebiliriz. Büyük bir savaş bile çıkabilir…” dedi, ardından böyle düşünmesinin gerekçelerini tek tek sıraladı. Argümanlarına karşı
çıkmak zordu doğrusu, hepsi de Ortadoğu’nun
iç dengeleriyle ve çelişkileriyle son derece uyumluydu çünkü.
Hamas’ın İsrail hedeflerine yönelik operasyonlarına başladığı 7 Ekim Cumartesi sabahı, telefonuma düşen ilk mesajlardan biri bahsettiğim dostuma aitti ve “Ben demiştim”
demeye de hakkı vardı.
İki haftadır, Gazze’de yaşayan sivil halka yönelik vahşi bir soykırım uygulayan İsrail işgal devleti, Hamas’ı bahane ederek bütün bölgeyi ateşin içine çekecek bir savaş başlatmanın telaşında. Böylesi bir savaşta Ortadoğu’nun hangi açmazlara sürükleneceğine dair tarihte bolca ders var. Ama Benyamin Netanyahu ve beraberindeki barbar kadro, tarihten...