Taşkent’te, Özbekistan’da 1990’ların başından itibaren yaşayan ve ticaret yapan bir dostumuzla sohbet ediyorduk. Eskiyle yeniyi kıyaslamasını istedim. Sovyetler Birliği şemsiyesi altından yeni çıkmış ve o dönemin kodlarına göre programlanmış bir ülkeyle, bugünün daha modern ve özgür Özbekistan’ını karşılaştırdığında, şu tespitleri yaptı:
“Eskiden hürriyet yoktu, doğru. İnsanlar büyük bir baskı altındaydı. Cemaatle namaz kılmak bile problem oluşturuyordu. Ama ekonomik istikrar ve güven vardı. Devlet, gümrükleri ve piyasayı sıkı bir şekilde denetlediği için, bütçe fazla açık vermiyor, enflasyon görülmüyordu. Güvenlik noktasında da, rejimin sınırlarını biliyorduk, neye dikkat etmemiz gerektiği belliydi. Kırmızı çizgileri aşmadığımızda, sakin bir şekilde yaşayıp gideceğimizin garantisi vardı. Şu anda ise, evet, özgürlük geldi. Baskılar kaldırılıyor. Ekonomik ve sosyal alanda liberal diyebileceğimiz reformlar hayata geçiriliyor. Ancak bütün bunların bedeli olarak istikrar sarsılıyor, dünyaya açıldıkça dünyanın bir sürü problemi de gürül gürül içeri akıyor. Ekonomik belirsizlik insanların ahlâkını bozar ve ülkeleri güvensiz hale getirir. Bunun bazı olumsuz neticelerini...