İsrail tarafından işgalinden iki yıl sonra, 21 Ağustos 1969 sabahı Kudüs’ten gelen bir haber, dünya çapında milyonlarca Müslümanı hüzne ve öfkeye boğmuştu: Mescid-i Aksâ’nın güney cephesindeki Kıble Mescidi kundaklanmış, çıkan yangında tarihî bina harabeye dönmüş, çok sayıda kıymetli hatıra yok olup gitmişti. Salahaddîn Eyyûbî’nin 1187’de şehri Haçlılardan geri alarak İslâm’a hediye ettikten sonra mescide yerleştirdiği Halep işi muhteşem ahşap minberden geriye sadece birkaç yanık tahta parçası kalmıştı.
Yangın güçlükle söndürülürken, dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir ve PR ekibi hemen şu yalana sarıldılar: “Olay, Mescid-i Aksâ’da devam eden restorasyonlar sırasında, işçilerin dikkatsizliği yüzünden yaşandı. Ortada sabotaj yok, Filistinlilerin kendi ihmali var.” Bu yalan tutmayınca, ikincisi tedavüle sokuldu: “Fetih örgütü, İsrail’i köşeye sıkıştırabilmek için, mescidi kendi militanlarına yaktırdı”. Çok geçmeden, görgü şahitlerinin açık ifadeleriyle, saldırganın kimliği hızlıca belirlendi. Kıble Mescidi’ni ateşe veren kişi, Denis Michael Rohan adlı Avustralyalı bir turistti. Hristiyan Siyonist olan Rohan, “Tanrı’yı kıyamete zorlamak istediğini” söylemişti. Aksâ’yı...