“El Fâtiha… Şanlı ordusunun i’lây-ı şânı için, Mısır’a gitmek üzere İstanbul’dan tayarân ederken, tesadüf eylediği muhalefet-i havâdan dolayı bu noktada sukût eden Muâvenet-i Milliyye tayyaresinin süvarileri şehit fedakâr Yüzbaşı Fethi ve Mülâzim-i Evvel Sâdık beylerin ruhlarına…”
Geçtiğimiz Salı günü (12 Eylül) başlayan Kudüs ziyaretimiz sırasında uzandığımız Taberiye Gölü’nün güneydoğusunda, bulunduğumuz mevkide -İsrail, Suriye ve Ürdün’ün kavuşma noktası- akla hiç gelmeyecek bir sükûnet içinde, ağaçların ortasında yükselen mermer bir sütunun üstünde okudum bu satırları. Osmanlı Türkçesiyle yazılmıştı. Bazı kelimeler silikleşse de, ifadeler anlaşılıyordu. Mermer sütun ise, 1914’ten beri oracıkta duruyordu. Yakın tarihimizin en acı hadiselerinden birinin sessiz ve mahzun hatırası olarak. Aradan geçen nice zamana, Taberiye mıntıkasının yaşadığı nice fırtınaya, savaşlara ve işgallere rağmen…
Mazi kulaklarımda uğuldarken, o günlere dalıp gittim:
Havacılığı geliştirmek ve bu alanda da büyük devletlerle rekabet etmek isteyen Osmanlı hükümeti, 1914’ün ilk aylarında İstanbul-İskenderiye arasında deneme uçuşları yapılmasına karar vermiş. Bunun için iyi yetişmiş...