Başçarşı’dan yaklaşık 15 dakikalık bir yolculukla, Saraybosna’nın kuzeyindeki Bare Mezarlığı’nın girişine ulaşmıştık. Burada medfun bulunduğunu biliyorduk, ama acaba kabri hangisiydi? Çok geniş bir alana yayılan mezarlıkta, onu nasıl bulacaktık? Kapıdaki çiçekçiye -doğrusu hemen bilebileceğini de hiç ummadan- sorduğumuzda, kendinden gayet emin bir şekilde kabrin parsel numarasını bile söyleyiverdi. Az sonra, yakın tarihimizde Balkanların yetiştirdiği en önemli âlimlerden, Prof. Dr. Muhammed Tayyib Okiç’in (1902-1977) mezarının başındaydık.
Muhammed Tayyib Okiç’i, Osmanlı’nın Balkanlara vurduğu İslâm aşısının açtırdığı en güzel çiçeklerden biri olarak görürüm hep. Bosna’dan Anadolu’ya uzanmış bir köprüdür o. Çile, sabır, sebat, ilim, tevazu, disiplin, ahlâk… Hepsi fazlasıyla mevcuttur onun hikâyesinde:
Bosna Hersek Reisülulema Vekili Mehmed Tevfik Efendi ile yine bir ulemâ ailesinden gelen Hasibe Hanım’ın oğlu olarak, Tuzla sancağının Graçanitsa kasabasında doğan Okiç Hoca, küçük yaşlardan itibaren tam bir “âlim namzeti” şeklinde yetiştirilmiş. İslâmî ilimler eğitiminin yanı sıra Latince ve hukuk tahsillerini de tamamlamış, Zagreb ve Paris’te bilgisini ve...