Mesela terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin moralini
bozmak, kendi sosyolojik tabanını kuvvetlendirmek için etki
alanında olan yerel radyolara, Songül Karlı'nın meşhur ettiği
"Başına bir hal gelirse, dağlara gel dağlara!.. " şarkısını istek
parça olarak çaldırır...
Güvenlik güçleri de aynı yerel radyolardan başka bir parçayla terör
örgütü PKK'ya sert yanıt verirdi!
"Dağlar seni delik deşik ederim!.. "
Velhasıl Güneydoğu radyoları yılarca ardı ardına her gün onlarca
kez çalınan bu iki parçayı bölgedeki vatandaşlarımıza atomlarına
kadar ezberletti!
Bilirsiniz, fizik kuralıdır!
Bir atom 2 parçaya bölündüğünde enerji açığa çıkar, bu süreç de
fisyon yani AYRIŞMA olarak bilinir.
Çalınan parça vatandaşlarımızı o dönem sadece ayrışmaya değil,
müziğin ritmdeki notanın solfejine, Fa anahtarından Do'ya, parçaya
muhatap olan her bireyi adeta müzik öğretmeni kıvamına
getirmişti!
Dün tek bir parçayla moda olan aksiyonun bugün revize edilmiş
son model versiyonu
"Öldürülürsem mektup, video bırakıyorum! ona göre ha!" vasiyetiyle
yapılmaya çalışılıyor sanki...
Bu vasiyeti yeraltı/yerüstü her yerden sıkça duyuyoruz!
Gündeme gelmek, popüler olmanın kolay yolu olarak seçenler olduğu
gibi...
Bu aksiyonu Ahmet Kaya'nın 'Başım belada! ' parçasındaki gibi,
gerçekten başı belada olan, vurulma, içeri atılma endişesi
taşıyanların yaptığını da görebiliyoruz doğrusu...
Savcı hakim değilim hüküm veremem ama şu notu düşebilirim...
Kainat boşluğu olduğu kadar fazla doluluğu da taşıyamaz.
Dışarı atar!
Bıraktığın yara varsa onu kaşıyan da olacak. Bu bir vaka ama yakın
siyasi tarihimizin kasetlerle dizayn edilmesinin üzerinde hala
dumanlar tütüyor!
Bir kısmının insani, kendini korumak için olduğunu kabul etsek bile en azından yanlış işler yapanların birbirlerine hiç güvenmediklerini, hararetli dostluk dönemlerinde bile harıl harıl kayıt düğmesine bastıklarını söyleyebiliriz.