Suskun bir şehirdir Ankara. Konuşmaz...
İstanbul bas bas bağırır.
Susmaz...
İki şehirin sosyolojisini
ruh notalarına ayırsak...
Ankara'yı Orhan Gencebay.
İstanbul'u Ferdi Tayfur temsil ederdi.
Ferdi Tayfur bağırarak.
Orhan Gencebay susararak konuşurdu...
Tayfur'a daha 'Nasılsın?" demeden.
"Mutluluğuuu bilirsin, mutsuzluğuuu bana soooorrr."
Gencebay'a 'İyi misin kardeş' desek.
"Anlaataamammkiii.."
Tayfur'a, 'Daha yavaş söylesen! ' dense.
"Kar yağsınnn baaaaşınaa... Baharrr günündeee..." bedduasıyla bağırmaya başlardı.
Orhan Gencebay, toplumun kaderci kesimine Allah'tan "Bir teselli..." isterken.
Tayfur ve Müslüm Gürses kurulu düzene protest bir tavırla "İtirazım var! " dediler.
Bu yaklaşımla, seküler otoriteye omuz attılarını düşünüyorum.
* * * *
Ankara direnişin baş şehridir.
Bağımsızlık.
Özgürlük.
Ciddiyet.
Bir çoban ateşi.
Kefen parasını milli mücadeleye bağışlayan Müftü Rifat Börekçi.
Kuru soğukta, paltosuz.
Tacettin Dergahında Mehmet Akif'in
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak...” diye seslendiği, çelik kalenin adıdır Ankara.
Top sesleri Polatlı'dan duyulurken "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır ve o satıh tüm vatandır” diyen Atatürk'ün ruhen doğduğu kentin adıdır Ankara.
Ankara Türk Ocağı Tiyatrosu açılışında Atatürk'ün "Efendiler; hepiniz milletvekili olabilirsiniz. Bakan olabilirsiniz, hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatçı olamazsınız.” dediği yerdir...
Masumdur Ankara.
Biraz puslu, biraz ağır 'abi'dir ama iyi kalplidir.
Siyasetçi- gazetecilerin yanına zinhar uğramamak şartıyla.
Sizi feriştahından korur, kimselere vermez...
* * * *