Hakan Şükür ile Arif Erdem, FETÖ üyeliğinden değil “sekiz yıldır aidatlarını yatırmadıklarından” dolayı ihraç edildiler. Büyük bir tepki ile karşılaşan kulüp yönetimi, “vaziyeti kurtarabilmek için” böyle bir “sihirli!” formül buldu.
Bu tashih, Galatasaray kulübünün mali genel kurulda “oy çokluğuyla” FETÖ mensubu iki eski futbolcuya sahip çıktığı gerçeğini değiştirmiyor. Skandalın “aidattan” telafi edilmeye çalışılması ortadaki vahim durumu geçiştirmeye yöneliktir.
Dursun Özbek'in dün yaptığı “İhracın nedeni aidat değil, terör örgütü bağlantısıdır” şeklindeki açıklaması da ikna edici değildir. Bir tür göz boyamadır. Netice, tatmin edici olmamıştır.
Galatasaray kulübü, mali genel kurulda yaklaşık iki yüz elli üyesinin “ihraç etmeme” kararı ile “FETÖ'cülere arka çıkan kulüp” fotoğrafı vermiştir.
Maalesef, FETÖ ile aynı kadrajda yer almışlardır.
“İzmir Marşı ile FETÖ'cüleri himaye etme tavrının bütünleştiği” genel kurulda yaşananlar; 15 Temmuz'daki FETÖ'nün darbe kalkışmasına karşı meydanlara inen aziz milletimizi ve onun bir parçası olan “Galatasaray'a gönül vermiş” vatan evlatlarını fevkalade üzmüştür.
*
Kadir Çetinçalı'nın “Yirmili yaşlarında cemaate giden bizim Torino'lu Şaban'ımızın yanılma hakkı yok mu?” diyerek destek çıktığı firardaki Hakan Şükür'ün FETÖ'ye tam tekmil bağlılığı sürüyor! Bu gerçeği yok sayarsak, Çetinçalı'nın “gözlerimizi bağlamasına” izin vermiş oluruz!
Çetinçalı'nın, Hakan Şükür'ü canla başla savunan konuşmasının alkışlandığı; buna mukabil Erdoğan'a Arena stadına katkısından dolayı teşekkür eden Sinan Kılıç'ın yuhalandığı bir mali genel kuruldan söz ediyoruz:
Hakan ve Arif'i kurtarmak için “ihraç etmeyin” reyi kullanan iki yüz elliye yakın üyenin bu vahim tercihi blok bir tavrın varlığını işaretliyor; dahası var “organize işleri” çağrıştırıyor:
Söz konusu kişiler, FETÖ'yü sahiplenerek “yasalara meydan okuyan” bu cüreti nereden bulmuşlardır?