Yarın, Dünya Kadınlar Günü. Kadınların erkek
iktidarı karşısında içinde bulundukları kahredici durum ve
koşullara reddiyesini sergileme yolunda en anlamlı ve önemli
simgesel fırsat bu. Erkeklerle eşit haklara sahip olamamaya,
erkekler karşısında ikinci sınıf konumunda olmaya ve uğranılan her
türden yaygın, sistemli, önlenemez erkek şiddetine karşı
“Hayır”ı, elbette bağır bağır dillendirme
yolunda...
Ancak günlerdir ülkenin pek çok yerinde
özgürlük düşmanı dinbaz iktidarın bildik bahaneler eşliğinde (OHAL,
terörist saldırı riski, vs.) kadınlara bu anlamlı günü zehir etme
yolunda “erkekçe”, göğsünü kabarta kabarta çabaladığına da
tanık oluyoruz.
Her türlü meşru demokratik hak arayışına olduğu
gibi, “Ataerkilliğe hayır” demek üzere meydanlara yönelen
kadın hareketlerine, onların organizasyonlarına da aynı hiddet ve
şiddetle yaklaşıyor “erkek mi erkek”
devletimiz.
***
Buna rağmen korkuya teslim olmaksızın,
yılgınlığa düşmeksizin her ne pahasına olursa olsun meydanlarda
olacağız.
Evet, “olacağız”! Erkekler olarak;
ataerkilliğin gadrine kadınlar kadar uğrayan, o iktidarın
“içeri”den kurbanı erkekler olarak biz de meydanlarda
olacağız, olmalıyız!..
Erkek olmadan önce insan olmanın bilinciyle,
“insanlık”tan eksilerek erkek olmaya reddiye ile “Kız
kardeşlerimiz”le birlikte, saflarında bize de yer açmaya
olumlu yaklaşmaları doğrultusunda onların yanında meydanlarda
bulunacağız.
***
Erkek iktidarı, ataerkillik, ezelden ebede
mevcut, değişmez ve “doğal” bir durum değil. Antropolojik
olarak da, arkeolojik olarak da biliyoruz ki bu meşum iktidar,
insanlık tarihinin belli bir aşamasında (tarımla, özel mülkiyetle,
toprak için rekabet ve çatışma, yani “savaş” durumu ile)
belirdi. Tarihin akışında belli bir noktada belirdiyse, başka bir
noktada da o tarihin çöplüğüne gidebilir, gitmeli!..
Erkek iktidarı ebedi olmadığı gibi evrensel de
değil. Dünya üzerinde bu iktidarın belirginleşmediği insan
toplulukları hep oldu ve hâlâ az da olsa var.
İstisnalar kaideyi bozmaz dememeli, bu “çarpık
kaide”nin bozulabileceğine inanmalı!..
***