Kırgın Çiçekler, yaz sezonunun “ergen-erkil” ekran düzeniyle uyarlı çerçevede karşımıza çıkan diziler arasında en “arabesk” ve “damardan” olanı. ATV’de ekrana gelen ve yayımlandığı gün reyting listesinde (en son totalde 7.05’le) zirvede olan dizi, diğer yapımlar gibi “aile olmak-olamamak” (parçalanmış aile/kayıp aile) meselesi üzerinden özellikle genç zihinlere ve kalplere seslenen bir içeriğe sahip. Ancak diğer dizilerde söz konusu olan, yaz havasına uyarlı “light” hava ve romantik-komedi tarzı yok. Seyirciye deyiş yerindeyse hafif bir yemekten ziyade “acılı arabesk” servis ediliyor.
Ayrıca ergen kızlarımızın seyir hâkimiyetini dikkate alan karakter yapılandırmaları açısından da en “bonkör” çalışma ile karşı karşıyayız. Öyle ki bir önceki yazıda değerlendirdiğimiz İnadına Aşk (Fox) eğer yaz dönemi ergen dizilerin nispeten eril (“maskülin”) ağırlığa sahip olanı ise Kırgın Çiçekler de en dişil (“feminen”) olanı denilebilir. Hatta yer yer “girl power” idealine doğru yol alınacağını hissettiren kesitler bulmak mümkün.
Ön planda 10’lu yaşların sonunda beş kızımız var. Hepsinin hikâyesi yekdiğerinden beter, hazin, iç burkucu. Üvey baba tacizine uğramış, öz anasına durumu anlatınca da umduğunun aksine kendisi gözden çıkarılarak yetiştirme yurdunu boylayan Eylül (Biran Damla Yılmaz), kızların en öne çıkanı. Eşitler arasında birinci de denilebilir.
Sonra babası cezaevinde, annesiyse bir başka ilişkiye yelken açıp kayıplara karışmış “harbi” kızımız Songül (Gökçe Akyıldız) var. Son bölümde onu, bir koruyucu aile bulma hayali önce gerçekleşir gibi olup sonra sönünce gerisin geri hüzünle yurda dönerken izledik.