AKP seçim kampanyasını diğer partilerden çok ama çok önce, haziran ortasında Deniz Baykal’ı sahaya sürerek başlattı.
Bu, İç Anadolu seçim gezisinde görüştüğümüz Kayserili basın emektarı dostumuz Recep Bulut’un deyişiyle, Parti’nin karşısındaki yüzde 60’lık kitleye yönelik ilk yarılma fişeğinin atılmasıydı.
Muhteşem bir uzgörü ile yol alan Parti, seçmen nezdinde vazgeçilemezliğini, olmazsa olmazlığını, kaçınılamazlığını netleştirme yolunda Suruç’ta çakılan bir “hücresel” kibritin Diyarbakır’a uzanan yalazları eşliğinde yurt sathında “ateşli” bir kampanya çalışmasına hız verdi.
Buna paralel mahiyette gayet takdire şayan, “hikmet”li, adı da “istikşafî” bir dostlar alışverişte görsün pratiğine işlerlik kazandırılarak 40 gün boyunca Parti koordinatörü Davutoğlu marifetiyle rakiplere yönelik bir “soğutma” stratejisi yürütüldü.
Ateş ve soğutma!.. AKP seçim kampanya stratejisini iki kelime ile anlatmak gerekse, söylenebilecek olan budur.
Ağustos itibarıyla kampanya daha da “ateşli” hale getirildi. Hedeflenen 400 vekile ulaşma yolunda Anadolu’nun dört bir yanına kampanyanın 400’ü kat be kat aşan ateşi düşürüldü.
Ancak baktı ki memleketin diğer bölgelerinde yarattığı bu ateşli “sinerji” Batı’da aynı ölçüde yok, derhal bu yönde çalışmalara da hız verdi Parti… Kampanyanın basınla ilişkiler sorumlusu Boynukalın’ın büyük azmi ve gayreti, Hürriyet başta olmak üzere pek çok basın ve medya kuruluşları nezdinde netice verdi.
Bu arada diğer partilerle rekabette de “soğutma”dan vazgeçilerek “ateşleme” stratejisine işlerlik kazandırıldı. Rakip partilerin adeta “Ampul”ün yakıcı görkemi altında kaldığını gözlemledik. Partililer de sokaklarda, meydanlarda, tribünlerde canıgönülden eşlik etti bu “ateşli” kampanyaya…