Ülkenin yüzde 85’i yeni yılı evde karşıladı. Sokaklar, caddeler, meydanlar ise devletin kolluk kuvvetlerinin oldu.
Türkiye yeni yıla adeta bir polis devleti edasıyla girdi.
Buna iki dayanak var: Bir, geçen yılki Reina katliamı işaret edilerek, gerekçe gösterilerek dillendirilen güvenlik endişesi. İki, dinbaz iktidarın koçbaşı haline gelmiş sivil milislerce sokaklarda, meydanlarda ve sosyal medyada yürütülen “yılbaşı kutlamak haram” propagandası.
Kısaca, “hem haram, hem de teröre vesile” demeye getirdiler ve pek çok belediyenin halk için kolları sıvama girişimine cevaz vermeksizin “Eğlendirmezük” nidalarıyla insanları evlerine kilitlediler.
Televizyon tek çareydi ve evet, imdada yetişti.
Bir bakıma 1970’lere geri döndük.
Günde 20 kişinin canından olduğu sağ-sol davasının, ülkenin dünyadaki “Soğuk Savaş”a sıcak zemin haline geldiği iç çatışma atmosferinin sokağı hepimize haram kıldığı o kasvetli 1970’lere…
O zaman da televizyon, yılbaşında eğlenceye tek medetti.
Mazimden pek çok kesit barındırdığı için okurken hüznü bal eğleten “Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek: 70’li Yıllarda Hayatımız” adlı güzel kitabında Ayfer Tunç hepimize hatırlatır: Yılbaşı, o zaman kesitinde TRT demek olduğu kadar “PTT” de demekti. “Pijama, terlik, televizyon” yani…
Elbette ekonomik nedenler de vardı; enflasyon, hayat pahalılığı falan… Bugün de toplumun önemli bir kesimi için evde yılbaşı karşılaması, aynı nedenlerin sonucu.
Ama 1990’lardan itibaren özel televizyonların yarattığı enerji eşliğinde popüler kültürle sarmaş dolaş şek...