Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün e-Devlet’ten başlattığı “alt-üst soy raporu”nda patlama yaşandı. 4-5 göbek ötesinde kimin-kimlerin olduğunu merak edenler akın etti ve sistemi çalışamaz hale getirdi. Sonunda soyağacı paylaşım hizmeti durdurulmak zorunda kalındı.
“Birey”in ortaya çıkmadığı “cemaat toplumsallıkları” (“gemeinschaft”) soy, sülale, şecere gibi kan bağına dayalı kimliklerle varlık arayışında bir insanlık hali üretir. Böylesi bir toplumsallığın iktidar tabakasında da “aristokrasi” vardır. Orada da soy(luluk) her şeyi haklı kılar. Ne kadar işe yaramaz, yetersiz, yeteneksiz olsanız da “soylu” iseniz statüye de, itibara da, zenginliğe de, saygınlığa da sahip olursunuz.
Modern toplum, cemaat toplumsallığının da, aristokrasinin de yıkıldığı yerde ortaya çıktı.
Bir cemaat mensubu olmak yerine meslek sahibi birey olmanın önem kazandığı yeni/modern toplumsallıkla (“gesselschaft”) birlikte aristokrasiyi tarihe gömen burjuva-kapitalist toplum da elbette güllük gülistan değildir; eşitsizlik, adaletsizlik, sömürü onda da devam eder. Ama “soy”, bir değer olarak tarihe karışmıştır.
O yüzden Fransız Devrimi sonrası yeni durumda Napolyon’u, “Bu adam kim ki bizim kralımız oluyor, asil değil, soylu değil; bir işçinin oğlu başımıza kral mı olacak” şeklinde değerlendiren asilzadeler, onun “Asaletim, soyluluğum benimle başlar, benim soyumdan devam eder” cevabıyla kıç üstü oturmuşlardır.