Yasin Aktay,
Sümeyye Erdoğan’ın düğün, pardon
NİKÂH töreni üzerine yazıma (“Fatıma’dan Sümeyye’ye”) karşı bir
yazı kaleme aldı Yeni Şafak’ta. Başlığa bayıldım ve, umarım izni
vardır, onu aynen bu yazıma başlık yapıyorum!..
Aktay’la tanışıklığımız var. Bir hukukumuz olduğunu da düşünürüm.
Elbette anlaşamasak bile en azından birbirimizi anladığımızı da
düşünürdüm.
Ama yazdıklarını okuyunca ne benim onu anlayabildiğimi, ne de onun
beni anlayabildiğini düşünme noktasına geriledim.
Yazımın Sümeyye
Erdoğan-Selçuk Bayraktar çiftine
kem gözle bakmayı baştan kafasına koymuş olduğunu iddia etmesi,
ağır bir itham olmaktan öte beni hiç anlamamış olduğuna delalet
ediyor. Basına yansıyan haberlerden hareketle bir yazı kaleme
aldım. Yanlışlarını işaret edip eleştirebilirsiniz. Ama ben neden
bu çifte kem gözle bakayım? İslâm düşmanı, dindarlık düşmanı,
muhafazakârlık düşmanı olduğum için mi?! Yoksa Erdoğan ailesine
düşman olduğum için mi?..
Böyle olmadığımı, beni tanıdığı, hatta söz konusu yazımdan dolayı
antropolojik kariyerimi itibarsızlaştırma yolunda kendi yazısında
araçsallaştırdığı kitabım “DinHayattan Çıkar”ı okuduğu
kadarıyla bildiğini sanırdım. Yanılmışım.
Aktay, Sümeyye Erdoğan’ın nikâh törenini düğün diye ifade etmiş
olmamın üzerine giderek bununla Peygamber’in kızının evlilik
törenini kıyaslayan, sonra da post-İslamizmle bağlantı kuran
görüşlerimi yeriyor. Oradan da akademik kariyerimi bir köşe yazısı
üzerinden sorguya açıyor. Geçen cumartesi sabahından itibaren,
hatta sonrasında da pek çok yerde törenin “düğün” diye
zikredilmesiyle oluşmuş yaygın yanlışlığın tüm faturasını bana
kesmiş, sağ olsun!..