Antropolog Victor Turner “Ritüel Süreç” (1969) adlı önemli kitabında en basitinden en büyük ölçekli olanına kadar hemen her toplumda görülen ayin, tören, karnaval, festival gibi etkinliklerin çoğu sosyal bilimcinin vurguladığı şekilde sadece toplumsal uyumu desteklemekle sınırlı bir işleve sahip olmadıklarını kaydeder.
Turner, “ritüel” kavramı altında topladığı bu pratiklerin kimi zaman da toplumsal yapı veya “düzen”i tersine çevirme, altüst etme yönünde bir “kurgu” ile varlık ve anlam kazandıklarını ileri sürer.
Eşitsiz, hiyerarşik ve ayrıcalıklı ilişkiler temelinde düzen bulan toplumsal “yapı” karşısında bazı ritüellerde karşımızda çıkan ve Turner’ın “anti-yapı” dediği süreçte geçici de olsa üstün, egemen ve prestijli olanların konumları aşındırılır.
Böylesi bir “ritüel” süreçte bizdeki popüler deyişle tam anlamıyla ayaklar baş olmuştur! Roller tersine döner, statüler tepetaklak olur, normatif pozisyonlar hiçe sayılır. Güçsüzler güçlülere, kadınlar erkeklere, kabile üyeleri liderlerine, sıradan olanlar da seçkin ya da ayrıcalıklı olanlara baş kaldırır, meydan okur, hatta tacizkar davranışlarda bulunurlar.
Turner’ın “yapı-karşıtı” işleyiş arz ettiğini söylediği bu ritüellerin toplumsal eşitsizlikler karşısında geçici (ve kurgusal) bir altüst oluşla rahatlama sağladığı, bir “sübap” işlevi gördüğü söylenebilir. Böylece “Aşağıdakiler”in gazı alınmaktadır!..
***
“Acunsal enerji”nin ana trafosu olan Survivor/Ünlüler-Gönüllüler’in böylesi bir “ritüel süreç” olarak da ele alınıp tartışılmayı hak ettiğini düşünüyorum.
2011’deki ilk sezonundan bugüne biz bu realite-yarışmada giderek ivmelenen şekilde “Gönüllüler” takımından “yeni yetme” isimlerin şampiyonluklarını izliyoruz. Elbette “Ünlüler”den de şampiyon çıktı ama bunlar da daha ziyade “az ünlüler” denilebilecek mahiyetteydi.