Akademisyenlere yönelik resmî karalama ve linç kampanyasını Edward Said’in Lübnan’dan İsrail sınır koruma birliklerine taş yağdırdığı 15 yıl önceki görüntüyü ve sonrasındaki gelişmeleri zihnimde canlandırarak takip ettim.
Dünyanın en saygın üniversitelerinden Columbia’da İngiliz Tarihi ve Karşılaştırmalı Edebiyat profesörü olan, “Oryantalizm” üzerine yazdıklarıyla çığır açmış ve Filistin davasına gönül vermiş bu dev isim için de teröre destek gerekçesiyle vatandaşı olduğu Amerika’da nasıl korkunç bir karalama kampanyası yürütülmüş, üniversiteden atılması için ne baskılar yapılmıştı!
Onu “Terör Profesörü” olarak yaftalayanlar dahi oldu.
Columbia ne yaptı dersiniz?
Tıpkı devleti eleştiren Sartre için ceza isteyenlere De Gaulle’ün “Sartre Fransa’dır” demesine benzer bir tavır koyarak Said’e sahip çıktı. Yaptığını da bir akademisyenin düşünce özgürlüğü olarak değerlendirip adeta “Said, Üniversite’dir” dedi.
***
Biz, ‘Üniversite’yiz!..
Cumhurbaşkanı’nın “Barış İçin Akademisyenler” bildirisine imza atanlara yönelik kullandığı “alçak”, “cahil”, “karanlık”, “müsvedde” ifadeleri de Edward Said’in yıllar önce karşı karşıya kaldığı durumun bu coğrafyadaki ayna yansısı olmaktan ibaret.
Aşağılama ve hakaret içeren o sözlerin bir yerinde aynı ölçüde ağır, haksız ve mesnetsiz bir “Beşinci Kol” nitelemesi de vardı; kendi memleketlerinin düşmanlarına gizlice yardım eden hainler demeye getiren…