Herkes için bir “en iyi film” vardır ya, benimki de “Baba 2”dir (“The Godfather-Part 2”).
“Mafya” üzerine, duayen sinema yazarımız Atillâ Dorsay’ın ifadesiyle bir “şiddet senfonisi” olarak şekillenmiş Mario Puzo/Francis Ford Coppola şaheseri “Baba” üçlemesinin ikinci bölümünün beni benden alan olağanüstü bir hikâyesi ve finali vardır.
“Baba 2” (1974), bize “iktidarın muktediri de ezdiği” görüşünü ete-kemiğe bürüme yolunda eşsiz bir örnek sunar.
Bir mafya ailesinin, “yasal” ve sakin bir hayat sürmeyi arzulayan, o yüzden ailesinden uzaklaşmış en küçük oğlu Michael Corleone (Al Pacino), “Baba”sından (Marlon Brando) sonraki lider namzedi büyük abisi Sunny’nin (James Caan) öldürülmesiyle istemeye istemeye başa geçer.
Fakat ortanca kardeş Fredo (John Casale), silik, ezik, yeteneksiz ve yüreksiz olduğu halde küçük kardeşinin başa geçmesinden dolayı (aslında kötü bir insan olmamakla birlikte) kıskanç ve kızgındır. Bu yüzden ihanet edip rakip mafya örgütlerine çalışarak kendi ailesini büyük tehlikeye atar.