Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş seremonisinin Meclis ayağından itibaren kendisini gösteren koyu bulutlar, kararan gökyüzü ve boşalan yağmuru nasıl yorumlamalı?.. Bu, Türkiye’nin hangi “kutbunda” olduğunuza bağlı olarak farklılaşabilir.
Bir yandan, “1923 Cumhuriyeti”nin en merkezi simgesi olan Meclis’in, yani parlamenter sistemin “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” kisvesi altında bir tek adam rejimine intikal ettirildiği duygu ve düşüncesiyle töreni izleyen milyonların ya gözlerinden açık seçik ya da kalplerinden sessiz sessiz süzülen gözyaşlarına göklerin de iştirak etmesi olarak alımlanabilir o kara bulutlar ve sağanak yağmur...
Barış Manço şarkısının sözlerinde olduğu gibi:
“Gökler ağlıyor dostlar, ben ağlamışım çok mu?..”
Buna karşılık, kendilerini “zulmetten nura” çıkardığını düşünüp ölesiye bağlılıkla bir efsaneye dönüştürdükleri karizmatik şahsiyetin “vurgun ve de tutkun”ları için onun muazzam bir güçle donanıp toplumu da, devleti de kendinde eritmesinin nişanesi olan törende aniden bastıran yağmur, “göklerden gelen ses”in de olup bitene iştiraki sayılabilir.
Onlar için de Manço’nun aynı şarkısının şu sözü makbul olsa gerek: