Dan Brown’ın bu ayın
başında çıkan yeni romanı “Başlangıç”, Frankfurt Kitap
Fuarı’nda yazarın katıldığı basın toplantısıyla tartışmaya açılmış.
Dün, Ertuğrul Özkök de Brown’la yaptığı röportajı
sundu köşesinde.
Tanrı, dinler, yaratılış, evrim gibi birbiriyle
hayli gerilimli titreşim içindeki kavram, kurum ve kuramlar
üzerinden şekillendiği, dolayısıyla elbette “çok-satacak”
romanı henüz okumadım ama ilk fırsatta okuyup değerlendirme yazmak
istiyorum.
Özkök’ün röportajına bakılırsa roman, Tanrı
inancını sorgularken evrim kuramını savunan bir mesaj vermekte.
Brown’a romanda “Darwin’in Evrim Teorisi”ni sıkı bir
şekilde savunduğunu belirtip bir soru yöneltiyor o…
Bir de “Ölüm döşeğine geldiğinizde rahip
çağıracak mısınız” şeklinde, kendince “kritik”
saydığı bir soru sormuş. Brown’ın cevabı, “Yanıma gelecek bir
rahip bulunacağını sanmam” şeklinde…
Bu cevap beni toprağı bol olasıca
Darwin’in son nefesi noktasında rahiplerle
ilişkisini hatırlamaya sevk etti!..
***
Darwin’in evrimsel biyoloji çalışmalarına
yapmış olduğu dönüştürücü katkı doğrultusunda, dinsiz, ateist ve
materyalist olduğu ileri sürülerek dinsel bir lânetlemeye
uğratıldığına hep şahit oluruz.
Bu yanlış mı yanlış bir kanaattir.
Sıkı Protestan olan Darwin’in doğa bilimci
olarak sergilediği performansta dahi dinsel bir itki ve hareket
noktası belirleyicidir.
“HMS Beagle” gemisiyle beş yıl sürecek
(1831-1836) dünya yolculuğuna gözlemci olarak katıldığında o,
kendince “Kutsal Kitap”taki “Yaratılış” bahsini
belgeleyip doğrulayacak bir araştırma yapma amacındaydı.
Ancak gezi boyunca yaptığı gözlemler,
“Kitap”ı doğrulayan değil, onunla çelişen sonuçları önüne
koyduğunda Darwin, ciddi bilişsel-varoluşsal sarsıntı geçirmiş ve
bir iç-hesaplaşma yaşamıştır.
Bunun sonucudur ki araştırmadan çıkan bulguları
ancak 20 yılı aşkın bir zaman geçtikten sonra (bazı zorlayıcı
etkenler sonucu) 1859’da yayımlayabilmiştir. Hâlbuki kuramsal
çerçeve 1839’da hazırdır.
***
Darwin, bilimsel bulguları ile dinsel inancı
arasında sıkışıp kaldı.
Sıkışıklığı aşabildiği noktada da kendince bir
“ara formül” bulmuş gibidir. “Türlerin Kökeni”
ile Kutsal Kitap’taki anlatıyı sarsıntıya uğratırken bile
“Tanrısal irade”yi hiçe saymama çabası sergiler. Bakın,
evrim teorisinin en temel dayanağı sayılan bu kitap nasıl bir cümle
ile bitiyor:
“Yaradanın başlangıçta bütün özünü birkaç
ya da bir biçime üfürdüğü yaşamı böyle anlayan ve böylesi basit bir
başlangıçtan en güzel, en olağanüstü biçimlerin türemiş ve
türemekte olduğunu kavrayan bu yaşam görüşünde gerçekten yücelik
vardır” (“Türlerin Kökeni”, Çev. Ö. Ünalan, Onur
Yayıncılık, 1984, s. 474).
Görüldüğü üzere Darwin, Tanrısal yaratılışla
doğal türleşmeyi buluşturmuş, kendince adeta “teistik bir
evrim” görüşüne işlerlik kazandırmıştır.
***