Günlerdir meydanlarda adeta bir “emir-komuta” zinciri
çerçevesinde tutulan kitleleri darbeye
karşı “demokrasi” nişanesi olarak takdim edenleri
gördükçe aklıma
hepGhassan Salamé tarafından
derlenmiş önemli bir kitabın şu müthiş başlığı geliyor:
“Demokratlarsız Demokrasi?” (“Democracy Without
Democrats?: The Renewal of Politics in the Muslim World”,
1994). Lütfen sondaki soru işaretini “okumayı” da
unutmayın!..
Aslında dinamik mi dinamik, ama aynı ölçüde de nerelere savrulacağı
belirsiz kitleselliklerine başkaları ne ad koyarsa koysun, onu
oluşturanların kendi yükledikleri anlam, gayet açık şekilde
ağızlarından dökülen şu sloganda karşılığını buluyor:
“İşte ordu, işte komutan!..”
Böyle bir kitleselliğin demokratik ruha sahip olduğunu söylemek
imkânsızdır.
Bu kitleselliğin sahip olduğu ruhun adı başkadır ve arife tarif
gerekmez.
Karşılarındaki karizmatik şahsiyeti “Komutan”,
yahut “Emir’ül-Müminin”, kendilerini de “Ordu”,
yahut “Emir’in Müminleri” sayan, böylesi bir ruh hali
içindeki topluluğun darbeye karşı olmasından söz etmek mümkün
müdür, evet mümkündür.
Fakat birkaç gündür birilerinin sureti haktan
görünüp “demokrasi” adına neden bu kitlenin arasında
CHP’liler, HDP’liler, “Gezici”ler yok diye ham hum etmesine
söylenecek hiçbir söz yoktur!..
Yıllardır körüklenmiş ateşli bir nefretle harlı kalabalıkların
arasına bu nefretin odağı olmuş insanlar neden belirgin bir
görünürlük sergileyerek katılmıyor, darbeyi gayet açık ve kesin bir
dille reddedip lânetledikleri halde tepkilerini sokakta
paylaşmıyorlar diyorsunuz yani, öyle mi?!
Sözgelimi darbeye hayır diyen sol-sosyalist yurttaşlar da tıpkı
AKP’liler gibi katılsın bu kalabalığın içine parti bayraklarıyla
öyle mi?
Rabia ve Kurt işaretlerinin yanında darbenin püskürtülmesi
karşısında iki parmağını V şeklinde açarak zafer işareti yapacak
Kürt yurttaşlar da katılsın bu kalabalığın içine, öyle
mi?..