2010 yılında Tunceli Üniversitesi’nce
düzenlenen “1. Uluslararası Tunceli
(Dersim) Sempozyumu”na bir oturumun
başkanı olarak davetliydim.
Yerli-yabancı tarihçi ve sosyal bilimcilerin
katılımıyla seçkinleşen ve 1937-38 “Dersim
Harekâtı (Operasyonu)”na yönelik
keskin değerlendirmelerin tam bir “günah çıkartma” ayini
gibi ağırlık merkezini oluşturduğu Sempozyum’a daha ilk dakikasında
AKP iktidarının valisinin sözü damga
vurmuştu.
Tunceli Valisi, Sempozyum’un açılışında yaptığı
konuşmada, “Devlet, Doğu’suna artık
namlunun ucundan
bakmamaktadır” dedi!..
Bu bir bakıma da geçmişte 37- 38 olaylarına
giden yolda Tunceli Valisi tayin edilmiş
General Abdullah Alpdoğan’ın “Devletin
Tunç Eli Dersim’e
inecek!” sözünde en simgesel karşılığını
bulan “bürokratik” tutumla gecikmiş bir yüzleşmenin
işaretiydi.
Ve Sempozyum’da konuşan vali, devletin geçmişte
izlediği politikalarla yüzleşmesi, gerekirse hesaplaşması ve
yanlışlarının değerlendirmesini yapması gerektiği anlamına gelecek
sözler sarf etmekteydi.
Tablo tepeden tırnağa,
“resmi erkân”dan “akademik
efkâr”a kadar öylesine umut vericiydi ki Sempozyum başlığına
referansla “Dersim’i parantezden
çıkarmak” başlıklı bir yazı kaleme almıştım
o zaman yazdığım T24’te.
Sonra bu başlık, Sempozyum bildirilerinin
toplandığı kitabın da başlığı oldu (“Dersim’i Parantezden
Çıkarmak”, İletişim Yayınları,
2013).
Anlatmak istediğim şuydu: Yıllarca yasak ya da
kullanım-dışı kılınmış “Dersim” adı bu sempozyumun
başlığında ve onun pek çok oturumunun başlığında hep
“Tunceli” resmi adının yanına parantez içinde de olsa
eklenmişti. Ama Sempozyum’un içeriğinden, kapsamından,
havasından-suyundan çıkan sonuç, gidişatın “Dersim” adını
tamamen parantezden çıkarmaya ve “Tunceli” adı yanında
ikincil kalmaktan kurtarıp öncelikli hale getirmeye doğru bir umudu
yeşertiyordu.