“Solun Yüzyıllık Öyküsü”nü
anlattığı “Popüler Türkiye Solu Sözlüğü” adlı
kitabında İnönü Alpat, “Açlık grevi”
maddesinde, bunun cezaevlerine özgü bir eylem biçimi olduğunu
belirtir. Hatta der ki Türkiye’nin cezaevleri tarihi aynı zamanda
açlık grevlerinin tarihidir.
Bu tarihin miladı da yine Alpat’ın
kaydettiklerine bakılırsa “12 Eylül” (1980)
sayılabilir. O dönemde Metris ve Mamak başta olmak üzere askeri
cezaevlerinde hak talebi için ya da ülkedeki siyasal gelişmelere
müdahil olma hedefiyle açlık grevleri
gerçekleştirilmiştir.
1980-1995 yılları arasında cezaevlerinde
gerçekleştirilen açlık grevlerinde 26 kişi canından olmuş. Tabii
açlık grevi, herhangi bir sonuç alınamadığı, siyasi otoriteye
“hitap edemediği” durumda ölüm orucu şeklini
alıyor.
Fakat açlık grevi, cezaevleri ve solsosyalist
mahkûmiyet denince bu memlekette asıl akla gelen olay, 2000 yılında
F-Tipi cezaevi uygulamasına karşı başlatılan ve ölüm oruçlarına
dönüşen eylemlerdir. Bir yılı aşkın sürmüş ve 97 insanın hayatını
kaybettiği “Hayata Dönüş” operasyonu ile
noktalanmıştır!..
Sonrasında da cezaevlerinde bu eylemler devam
etti. Açlık grevi/ölüm oruçlarına gidenlerin örgütsel künyesine
baktığımızda elbette belirginleşen başlıklar var: DHKP/C, TKP (ML),
TKEP/L, TKİP, MLKP gibi... Bir de bunlara eklenebilecek TAYAD, yani
“Tutuklu ve Hükümlü Aileleleri İle Dayanışma
Derneği” üyesi olan ve cezaevlerindeki yakınlarının eylemine
destek amacıyla “dışarıda” ölüm orucuna başlayıp hayatını
kaybedenler söz konusu.
***