Ensest, ele alınması, konuşulması, tartışılması çok zor meseledir; teolojik olarak da, antropolojik olarak da...
İnsanlığımızın en karanlık noktasıdır o.
Bir canlı türü olarak, varlık serüvenimizin “kara kutu”sudur.
Ona dokunan yanar.
En başta da din yanar!..
***
Çünkü İbrahimî gelenek (Yahudilik, Hristiyanlık, İslam) yeryüzünde insanın kitabını “ensest davası” ile açar.
Âdem ile Havva’dan köken aldırılan insanlık nasıl çoğalıp yayılacaktır?..
Ensest, bu sorunun cevabı olarak dinde yerini alır!
İlk cinayet kardeş katlidir ve bu, ensestle sarmaş dolaş çıkar karşımıza.
***
Havva, Kabil’i de, Habil’i de birer ikiz kız kardeşle birlikte dünyaya getirdi...
Ki insan soyunun üremesi, devamı mümkün olsun!..
Demek ki “Başlangıç”ta ensest var.
Yine de Allah, ikizlerin değil de farklı doğumlarda dünyaya gelmiş kız ve erkek kardeşlerin evlenmesini buyurdu. Bu bakımdan denilebilir ki başlangıçta sadece ikiz kardeş evliliği ensest kapsamındaydı.
Gelgelelim Kabil, çok güzel olan ikiz kız kardeşi Aklima’yı Habil’e kaptırmak istemedi. Kıyamet bundan koptu. Erkek kardeşini öldürdü, ikiz kız kardeşini aldı, kaçtı ve lânetlenenlerden oldu (ayrıntılar için bkz. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: 14, “Hâbil ve Kâbil” maddesi).
***
Uzun hikâyedir, biz kısa keselim: “Havva Anamız”, yaptığı 20 doğumda biri erkek biri kız ikiz olmak üzere toplam 40 çocuk dünyaya getirmiş ve bu çocuklar birbirleriyle evlenerek çoğalmışlardır.
İlgili kaynaklar, Nuh Peygamber dönemine kadar kardeş evliliklerinin mümkün, sonrasında yasak olduğunu kaydediyor. Ama adeta “fısıltı” halinde kaydediyor!..