Tayfun Atay Cumhuriyet Gazetesi

Erdoğan hangi kültüre mensup?

1978’de Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde ilk derslerden birinde kültür konusu işlenirken o dönem bu memlekette sosyal antropolojinin önde gelen isimlerinden sayılan hocamızın şu sözlerini dün gibi...

05 Mart 2017 | 909 okunma

1978’de Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde ilk derslerden birinde kültür konusu işlenirken o dönem bu memlekette sosyal antropolojinin önde gelen isimlerinden sayılan hocamızın şu sözlerini dün gibi hatırlıyorum: “Kültür evrenseldir diyorlar. Bunu diyenlerin dilleri kopsun!..”

Tablonun en acı yanı, bunu söyleyenin bir antropoloji profesörü olmasıdır da dün gibi hatırlamamın nedeni, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün “3. Milli Kültür Şûrası” açılışında yaptığı konuşma. 1978’den bu yana yaklaşık 40 yıl geçse de bir arpa boyu yol alamadığımızı düşündüren konuşma...
Kültürün hem evrensel, hem ulusal (millî), ama hem de bölgesel, yerel, yöresel, mahallî olabileceğini, kavrama karşılık gelen realitenin tekil değil çoğul ve çok katmanlı olduğunu bir türlü öğrenemedik, öğretemedik.

Cumhurbaşkanı, kültürün “ecdattan devralınan mirasın bütünü” olduğunu belirtmiş. Bu, kültürün tanımı değildir. Sadece bir özelliğidir. Evet, kültür, tarihî ve süreklidir. Ancak kültür aynı zamanda kendi içinden olduğu kadar dışından da pek çok etki, girdi ve sentezlenme ile değişen bir yapı arz eder.

Kültürleme (“enculturation”) dediğimiz bir süreç vardır ve bu, Erdoğan’ın kültür adına “her şey” saydığı “ecdattan devralınan miras”ın yeni kuşaklara aktarımını mümkün kılar. Bir de kültürleşme (“acculturation”) denilen bir süreç vardır ve o, “ecdat”tan ne alınırsa alınsın, dünyada bir uçtan öbür uca olup biten, yapılıp edilen, düşünülüp davranılan ne varsa onları da sizin kültürünüzle etkileşime sokar. Böylece kültürel örüntünüzde ha bire değişimlere yol açılır.

Erdoğan’ın dediği gibi kültür ecdattan devralınan mirasın bütünü olsaydı eğer, Türkler İslâm’la “şereflenmemiş” olurdu! Orta Asya’daki “ecdadımız”, “Tengri” (Gök Tanrı) inancına, Şamanizm’e, Budizm’e, Maniheizm’e gönül vermişti. Bu durumda ecdattan devralınan miras, yabancı bir toprakta, Arap Yarımadası’nda Hicaz’da neşet etmiş İslâm’a nasıl el verecek, yer açacaktı acaba?!

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kalacak bir türkü söyler gideriz 10 Eylül 2018 | 3.904 Okunma Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın! 05 Eylül 2018 | 3.542 Okunma Betona tapanların mabedi yapıldı 03 Eylül 2018 | 3.675 Okunma Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri 20 Ağustos 2018 | 156 Okunma ‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu! 15 Ağustos 2018 | 2.575 Okunma