Oyuncu Deniz Çakır’ın
Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz (EDHO) dizisinden yapımcı
Raci Şaşmaz kararıyla çıkarılması, bir takım
noktalar hâlâ aydınlığa çıkmamış ve kim ne yapmış belirsiz olmakla
birlikte, ağırlık merkezinde “cinsiyetçilik” olan bir
hadise ve oradan hareketle değerlendirilip sorgulamaya açılması
gerekir.
Olayın özeti çok tatsız ve hakikat nerede
başlayıp nerede iddiaya, nerede de “iftira”ya dönüşüyor
bunu belirlemek çok güç. Ama okurlarıma biraz bilgi aktarmadan
konuyu tartışmaya açmam da olanaksız.
Kurtlar Vadisi’ni “devlet-mafya”
tematik eksenli bir kurgu olarak “reyting yumurtlayan
tavuk” haline getirdikten sonra bir de “aile-mafya”
tematik eksenli (“kadın-çekişmesi”ne de eklemli) bir
ikinci reyting mucizesi yaratma hedefine kilitlenip bunda başarıya
ulaşmış bir ticari aklın ürünü EDHO…
Elbette bu akıl, ticari olduğu kadar eril,
“ataerkil” bir akıl.
Deniz Çakır, EDHO’da Oktay
Kaynarca tarafından canlandırılan mafya babası
Hızır Çakırbeyli’nin eşi Meryem
olarak başrolde. Üç yıldır reytingin zirvesinde olan bir yapım söz
konusu ve bunda Deniz’in payı büyük.
Yeni sezon için hazırlıklar yapılırken ve Deniz
de Meryem rolü için kadroda yerini korurken birden bire onunla
yolların ayrıldığını öğreniyoruz. O da sosyal medya paylaşımıyla
bunu doğruluyor ve 3 yıldır bütünleştiği “Meryem”den
ayrıldığını hüzünlüce ifade eden bildirimlerde
bulunuyor.
Son sözü de şu: “Ben duruşumdan taviz
vermeden ve omurgalı bir birey olmanın erdemiyle yoluma devam
edeceğim. Hep öyle yaptım. İyi insan olmak güzel. Yanlış olanın
karşısında durmak da…”
***
Peki, neden oldu bütün bunlar?
Önce Deniz Çakır’ın bir “kadın” olarak
özel yaşamına dikkat etmediği, eski alkollü görüntüleri tekrar
servis edilip “kovulma”ya gerekçe olarak sunuldu. Sonra
daha aleni şekilde onun (yine bir “kadın” olarak) bir
“yasak ilişki” içinde olduğundan ve dizideki kurgu
karakteri ile “bağdaşmayan” bir gerçek hayat sürdüğünden
dem vuruldu.
Ardından yasak ilişkiye girilmiş isim, elbette
bir iddia (ya da iftira) olarak telaffuz edilip hadise
“magazinel” olarak iyice katmerlendirildi. Orada da
bitmedi. Oyuncunun diziden çıkarılmasının, Türkiye film
endüstrisinin büyük bir isminin isteği doğrultusunda gerçekleştiği
söylendi.
Bunlar at izinin iti izine karıştığı, insanın
yüzünü buruşturmasına yol açan iddialar/söylentiler.
Fakat ne, ne kadar doğru/yanlış, net olarak
bilinmese de ortada her halükârda bir ataerkil/cinsiyetçi linç
icrası var.
Anlatılanları, söylenenleri, yazılanları
ahlaken kodlayıp Deniz’e kızma, kınama, teessüf etme özgürlüğü
birilerinde olabilir ve bu, onların kendi bileceği iş… Ancak kim ne
düşünürse düşünsün ve ne olmuş olursa olsun, bu, bir “özel
hayat”.
Gel gelelim bu “özel” ve
“hakiki” hayat, ekrandan seyrimize sunulan ve
“genel” kabul gören bir “kurgu hayat”ın hükmü
altında “eril” bir cezai yaptırıma
uğratılmakta.
***
Daha önce de olmadı mı, oldu. Yıl 2003.
Çocuklar Duymasın dizisi ekranda kapı-baca yıkıyor ve dizinin anne
karakteri Meltem’i canlandıran (hâlâ da aynı role devam eden)
oyuncu Pınar Altuğ, yapımcı-senarist Birol
Güven tarafından özel yaşamındaki ilişkilerini “tanzim
etmediği” takdirde rolünü kaybedeceği tehdidiyle karşı karşıya
bırakılıyor.
Pınar’ın da kocası askerdeyken bir “yasak
ilişki” içine girdiği ve dizi yayımlanırken bunun devam ettiği
dedikoduları magazinel gündemi işgal etmişti. Dizideki “iffet
sahibi” anne, Meltem, bunu nasıl yapardı?!
O yüzden hayatı ve hayat ekonomisi “hayal
endüstrisi”ne bağlı Pınar Altuğ, Meltem’e tâbiliğini
netleştiren sözler sarf etti: “Bugüne kadar Meltem karakterine
yakışmayacak hiçbir şey yapmadım.”
O, böyle dedi, rolünü korudu ve
“Meltem”, Pınar’ı yuttu!
Deniz Çakır böyle demek yerine “duruşundan
taviz vermemek”ten, “omurgalı olmak”tan bahsederek
“Meryem” tarafından yutulmaktansa onu
“kaybetmeyi” tercih etmiş görünüyor.
***