Daha önce de yazdık, bu gidişle daha çok ve sık yazmaya da devam
edeceğiz:
AKP iktidarının tarihi aslında bu ülkede Müslümanlığın da
“sekülerleşme” tarihidir.
Kamusal alanda, gündelik hayat akışında dinsel duyu yoğunluğunun
azalmasından kaybolmaya yüz tutmasına kadar derecelendirilebilecek
sekülerleşme süreci, Türkiye’de dindarmuhafazakâr kesimlerde de
hükmünü icra ediyor.
“Hadi canım, tam aksi söz konusu” diye tepki verdiğinizi,
hatta isyan ettiğinizi duyar gibiyim!..
Elbette haklısınız, dindenbağımsız bir hayat yaşayan kesimleri
tanımlamak için bir “kültürel” kategori olarak kullandığımız
sekülerliğin yıllardır bu ülkede AKP denen “dinbaz” iktidar
sahiplerince cendereye alındığını da konuşuyor ve
tartışıyoruz.
Bu tespiti hiçe saymıyor, paylaşıyoruz. Ancak hayatın tek yönde bir
akışı yok. Çok daha karmaşık, çok-yönlü, çok-eksenli ve
gel-gitlerle yüklü bir akışı var.
O yüzden bir taraftan iktidar dinbazlığı yapanlar, toplumun
dindar-olmayan (ama elbette çoğunluğu itibarıyla “dinsiz” de
olmayan) seküler kesimlerine hayatı zehir edecek tasarruflarda
bulunmaktan hiç geri kalmıyorlar.
Ama diğer taraftan aynı dinbaz iktidarın “meşruluk” açısından
kendisine gösterge aldığı dindar kesimin dünyasında olup bitenler,
“sekülerleşme” mızrağının o çevrelerde de “taassup” çuvalına
sığmadığını gözler önüne seriyor.
Ultra-lüks harem-selâmlık “helâl-tatil”lerden, “helâlşarap”, hatta
“helâl sexshop” lara kadar bu bakımdan örnekleri daha önce bol bol
işledik.
En son örnek,
Ayşe Ferhangil’in dünkü
Cumhuriyet’te yer alan çarpıcı haber-yorum yazısı
“Podyumda aleykümselam”la karşımıza çıktı.
Aslında “İslami sekülerleşme” yelpazesinin bu dilimine de daha önce
muhafazakâr moda, yaşam, stil dergileri ya da online moda sitesi
“Modanisa. com” üzerinden değindik.