Üç kişinin katil zanlısı olarak hanidir köşe-bucak aranan ve nihayet yakalanan Atalay Filiz’le “kanka” pozlarda selfie çektiren polislere bakınca ilk söylenebilecek şu:
“Yeni Türkiye”, seri katillerin bile görüntüde masum kaldığı bir ülkedir!..
Selfie çekimlerinde adeta “al takke-ver külah” kameraya poz vermiş karakterler, beni Anthony Burgess’in “Otomatik Portakal”ının ürpertici içeriğine götürdü.
Romanı okumuş ya da filmi seyretmişseniz hatırlayacaksınız: Önceleri karşımıza çok tehlikeli bir sokak çetesinde adeta “suç makinesi” olarak çıkan gençler, kurgunun ilerleyen kesitinde polis memurları olarak karşımızdadır!..
Maalesef bu kurgu, daha doğrusu “hayal”, hayattan beslenir. Güvenliğinize tehdit oluşturanla güvenliğinizi temin eden arasında ince bir çizgi olur bazen.
Hatta selfie pozuna yansıyan şekilde bir yan-yanalık, iç-içelik ve “geçişlilik”, tarihin derinliklerinden verilerle de desteklenir. Öyle ki insanlık tarihinde devletin ortaya çıkışını açıklama yolunda en çarpıcı tezlerden biri buna dayanır.
Alman sosyolog ve siyasal-ekonomist Franz Oppenheimer’ın “Devlet” başlıklı abide eserinde ileri sürdüğü bu tez, bir insan topluluğunun güvenliğini tehdit eden soyguncu ve “öldürücü” saldırganların, sonra aynı insanların güvenliğini temine soyunmasıyla devlet oluşumunun gerçekleştiği şeklindedir.
Başlangıçta insan öldüren ve ortalığı yakıp yıkanlar, sonraki aşamalarda insanları koruyup kollayan, buna karşılık daha önce bağırta bağırta aldıklarını artık güzellikle vergi olarak toplayan yöneticilere dönüşürler.
Oppenheimer devleti, insanları soyan ve öldürenlerin, onları koruyan ve kurtaranlar haline geldiği kurumsallık olarak özetler (F. Oppenheimer, Devlet, Çev: A. Şenel-Y. Sabuncu, Kaynak Yayınları, 1984).