Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın El-Arabiya
kanalına verdiği röportajda laikliği yeniden ve “pırıl pırıl
parlatarak” gündeme getirdiği konuşmasını değerlendirmeye dün
bıraktığımız yerden devam ediyoruz.
Bu konuşmasında Cumhurbaşkanı’nın geçmişte de sıkça kullandığı,
“Kişi laik olmaz, devlet laik olur” ifadesini tekrar gündeme
getirdiğine değinmiştik. Erdoğan bunu sanırım herkesin bir inanç
sahibi olduğu, bu nedenle de (devletle kıyaslandığında) inanç
açısından tarafsız olamayacağı noktasından hareketle
söylüyor.
Bu, hatalı bir ifadedir. En azından laik sözcüğünün kök anlamı
itibarıyla...
Çünkü kök anlama inildiğinde Cumhurbaşkanı’nın söylediğinin aksine
“laik” tabirinin herhangi bir tüzel kurum ya da kuruluştan önce
kişiye karşılık geldiği görülür.
Yani önce “kişi” laiktir, sonra devlet laik olmuştur.
Yunanca’dan ödünç Latince “laic” sözcüğünün Türkçede karşılığını
belirlemekte bir güçlük var, bunu kabul etmek gerekir. O yüzden
Cumhurbaşkanı’nın mevzubahis sözlerinde haklılık payı taşıyan bir
nokta olarak da belirtmek gerekirse “laik” karşılığı diye
kimilerince önerilen eski Türkçe “lâdinî” (din dışı ya da dinsel
olmayan) bize doğru anlamı sunan bir sözcük değildir. Bu, uç
noktada laiklik demek dinsizlik demekmiş gibi bir okumaya sebep
olabilmektedir.
Oysaki laik sözcüğü kök anlamı itibarıyla böyle okumalara imkân
vermez. Laik (tıpkı İngilizce karşılığı “layman”de olduğu gibi),
“sıradan insan”, “sade vatandaş” ya da “avam”ı işaret eden bir
sözcüktür.
Ancak burada anlam kristalleşmesinin, laik sözcüğü karşıtından
hareketle değerlendirildiğinde sağlanabileceğini kaydetmek gerekir.
Şöyle ki laik, “klerik” yani ruhbanın karşıtıdır.
“Laicus-clericus” ikili karşıtlığı çerçevesinde her iki sözcük,
anlamlarını yekdiğerine nispetle kazanır. “Klerik” (ruhban),
Hıristiyanlığın itikat özgüllükleri bir yana bırakılarak, genel ve
gevşek anlamda kullanıldığında, dini bilen, din bilgini, dinî
konular ve meseleler uzmanı olarak tanımlanabilir.
“Klerik”inin karşıtı olarak laik ise dindar olsa da din bilgisi ve
birikimi yetersiz, dolayısıyla da din adına konuşma hususunda
yetkisiz insanı tanımlayan bir sözcük.
Dolayısıyla ruhbandan olmayan kişiye, dindar olsun ya da olmasın,
“laik” deniyor.
Tabii ayrımın ortaya çıktığı zaman-mekânda, dinî bilgi bir anlamda
bilginin tamamını oluşturduğu ve okur-yazarlığı da kapsamına aldığı
için “klerik-laik” ayrımı, okuryazar-cahil, aydın-halk,
“havass-avam” ikiliklerine de karşılık gelmekteydi.