Aral Gölü kurudu. Özbekistan, büyüklüğü
nedeniyle eskiden deniz diye de adlandırılan bu muazzam su
kütlesinin şimdi yeller esen yerini orman yapmayı düşünmekte.
Milyonlarca ağaç dikilecekmiş.
Bizde de Akşehir Gölü çoktan kurudu. 2 milyon
yıllık Tuz Gölü, hanidir “tuz çölü”ne dönüşmüş durumda.
Yıllar önce ben de Türkiye’nin 1’inci, dünyanın ise 3’üncü tatlı su
kütlesi olan Beyşehir Gölü’nde bir çalışma yaptım; o da elden gitti
denebilir. “Boğulan göl” diye tanımlamıştım onu, çünkü
gölü “boğan” dehşet verici bir insani/ endüstriyel
faaliyet vardı (ayrıntılar, “Göl ve İnsan: Beyşehir
Gölü Çevresinde Doğa-Kültür İlişkisi Üzerine
Antropolojik Bir İnceleme” [2005] başlıklı
kitabımda).
Peki, neden Aral Gölü’nün yatağı bir ormana
dönüştürülmek isteniyor?.. Çünkü böylece göl yatağına çökmüş olup
ciddi sağlık problemlerine yol açan toksik kimyasal maddeleri
içeren tozların havaya karışması önlenecek-miş.
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki “Doğa”
bile insan marifetiyle “kültürel” olarak yeniden var
ediliyor. Yani doğa, artık “doğal” değil,
“kültürel”!..
***
İnsanlığın biyo-kültürel evrimine ilişkin
antropoloji derslerimizde jeolojik zaman, dönem ve çağları
öğrenmiştik; yaşadığımız yeryüzünde cansızlığın evriminden
canlılığın evrimine doğru durmaksızın vuku bulan değişimlerin
farklı safhalarını adlandırma yolunda, akılda tutulması zor mu zor
bir dolu tabir olarak...
65 yıl öncesinden bugüne Senozoik zamandır;
onun üç dönemi; Paleojen, Neojen, Kuaterner... Sonra bunların
bölümleri: Paleosen, Eosen, Oligosen, Miyosen, Pliyosen, Pleistosen
ve Holosen...
Jeolojik mahiyeti itibarıyla 4 buzul dönemi ile
karakterize edilen Pleistosen’de, yaklaşık 2 milyon yıl önce ortaya
çıkmıştır insan... Pleistosen, kültürel olarak
“Paleolitik” denilen ve avcılık-toplayıcılık pratiği ile
ayırt edilen döneme denk düşer. Son buzulun da çekilmesiyle önü
açılan yeni jeolojik aşama “Holosen” ise
“kültürel” olarak avcılık-toplayıcılıktan
çiftçilik-hayvancılık, yani tarıma geçişin önünü açmıştır insanlık
tarihinde.
Bu belirtilenlerin anlamı şu: Yerkürede
jeolojik temelde olup biten her şey, onun üzerinde bulunan
varlıkların kaderini oluşturur. İnsan denen canlı da Pliosen’den
Pleistosen’e ve Holosen’e geçiş aşamalarında biyolojik ve kültürel
olarak yeni yaşam koşullarına göre bir var olma dinamiği
sergilemiştir.
***
Ancak artık öyle değil! Denge, radikal
şekilde değişti.
Artık jeoloji, insanı belirlemiyor. İnsan,
jeolojiyi belirliyor.
O yüzden de zamanın, daha açık söyleyelim,
“jeolojik” zamanın son birkaç yüzyılına yeryüzünün
Holosen’den de çıktığını vurgulayacak şekilde “Antroposen”
adı uygun bulunuyor.
Antroposen, yani “İnsan Çağı”.
(“Anthropos”, Yunanca insan demek.)
Yani?.. Jeolojik zaman ve dönemlendirme
terminolojik olarak artık insan doğrultusunda
belirleniyor.
“Antroposen” sözcüğünün geçmişi,
olacak olanın ya da “gelmekte olan”ın farkına varılan
19’uncu yüzyıla kadar geriye gidiyor; 18’inci yüzyıl endüstri
devrimi sonrasında yerküre/ yeryüzü tam tekmil insan iradesi ve
eyleminin boyunduruğu altına girdiği için...
Ama sözcüğün bilimsel kullanımını, onu 2002’de
Nature dergisinde literatüre sokan Nobel ödüllü Hollandalı kimyager
Paul Crutzen’e borçluyuz.
***