“Korkan insan korkutur. Korkutulan insan, korkutanın da
korktuğunu kendi korkusundan ötürü fark edemez.” Psikiyatr Dr.
Engin Geçtan (1932-2018) Tayyip Erdoğan’ın yakın zaman
önce sarf edip şimdi 180 derece karşıt bir söylem ve pratikle
önümüze çıktığı o kadar çok sözü var ki... Diyeceksiniz ki siyaset
zaten bu değil mi; Demirel’in ruhu şâd olsun: Dün dündür, bugün de
bugün!..
Fakat böyle olduğu için dünkü siyasi, ideolojik, manevi, ahlaki ve
vicdani duruştan nasıl hayret verici ölçüde tornistan edilip onu
değilleyen bir noktaya gelindiyse yarın da bu noktadan
vazgeçilmeyeceği garantisinin olmadığını biliyoruz.
O yüzden dünün “anti-faşist” ve milliyetçi söyleme reddiyeci
Erdoğan’ı nasıl gelip geçici olduysa bugünün Türkçü milliyetçiliği
kimseye bırakmayan militarist mi militarist kamuflajlı Erdoğan’ı da
gelip geçici olacaktır, şüpheniz olmasın!..
O dehşetengiz karizmadan geriye ne dindarlık, ne İslamlık, ne
muhafazakârlık, ne milliyetçilik, ne de vatan, millet, devlet,
bayrak retoriği, ama saf ve katışıksız bir arzu olarak “iktidar”,
iktidara tutku ve aşk kalacak geriye.
Elbette bir de korku. Yaşadığımız, maruz kaldığımız irili-ufaklı,
büyüklüküçüklü, kendi coğrafyamızda, komşu coğrafyada yaşanan,
ürpererek ve kaygıyla tanık olduğumuz bütün çatışmaların altında
yatan, onları emziren bir korku.
İktidar ve korku, daha doğrusu iktidardan düşme korkusu, dün
ideolojik olarak kara dediğini bugün aklamaya, püripak saymaya
götürebiliyor insanı.
Şimdi bakın mesela, bugün 2019 “obsesyonu” ile can ciğer kuzu
sarması olunan Devlet Bahçeli için 2010 yılında başbakanken ne
diyormuş Tayyip Erdoğan:
“Evet, Sayın Bahçeli, biz faşizmi sizin kadar iyi bilmeyiz! Çünkü
siz, hem teorisyenisiniz, he...