Darbe girişiminin kime yaradığına dair de bir tartışma yürütülmekte alttan alta. Bu meşum kalkışmayı, kendi çıkar ve hedefleri doğrultusunda fırsata çevirebilecekler üzerine görüş, iddia, spekülasyon ve de fanteziler ortalıkta dolaşıyor.
Çorbada tuzumuz olsun!
Darbe girişiminin kazananlarından biri de Kurtlar Vadisi olacaktır.
15’inci yayın yılına doğru azimle ilerleyen kült dizimiz, izlenme oranlarında hâlâ zirvede olmakla birlikte nispeten daha bir durgundu son sezonunda. Reyting açısından da irtifa kaybı söz konusuydu.
Başlangıçta sade bir mafya dizisi iken zamanla politik (ve tabii ki statükodan yana) bir casusluk/karşı-casusluk fantezisine evrilen dizi, Türkiye’nin siyasal“derin”liklerinde olup bitenleri ve onlara yönelik komplo teorilerini veri alarak yıllandıkça çekicileşti, eşsizleşti, biricikleşti.
O derece ki memlekette haber bültenlerini izlemek yerine dizinin bölümlerini izlemeyi tercih edenler arttıkça arttı. Adeta “diziden al haberi” hali hâsıl oldu.
Bu bakımdan Vadi için gerçekliğe tâbi bir kurmaca olmaktan çıkıp gerçekliğe şamil bir kurmaca haline geldi de denilebilir.
Onda göze çarpan şuydu: Türkiye ulusal, bölgesel ya da küresel düzlemde“reelpolitik” olarak ne kadar dibe vuruyorsa dizi o kadar zirve yapıyordu. Başımıza gelen her musibetin telafisine ekranda ya da beyazperdede Vadi’nin kurgusu ile gidilmekteydi. Amerika’sından İsrail’ine, İran’ından PKK’sine, İngiliz’inden IŞİD’ine kadar herkesten intikamımızı aldığımız bir “rüya” idi Kurtlar Vadisi.
Yine de son yıllarda, özellikle memleketin içinden diziye malzeme devşirme yolunda yaşanan sıkıntılara bağlı bir dinamizm eksikliğinin varlığından söz edilebilir.
O yüzden şimdi, 17 Temmuz sonrasında diziye gün doğmuştur!..
Bırakın aylar öncesine uzanan plânlama sürecini, yine bırakın aylarca, belki yıllarca sürecek artçı sarsıntılarını, 17 Temmuz saat 16.00’dan ertesi günün sabahına kadar ne olup bittiğine ilişkin boşluklardan bile diziyi bir sezon besleyecek malzeme çıkarmak mümkün.
“Sahne”leri bir tasavvur edin: 16.00’da MİT Müsteşarı, Genelkurmay’ı darbe girişimi hakkında bilgilendiriyor ama ne Başbakan, ne de Cumhurbaşkanı’na bir kelime dahi fısıldamıyor. Genelkurmay Başkanı, TSK bünyesinde kilit önemdeki hemen her yeri arıyor ama kimse tınmıyor, takmıyor.
Sonra onu derdest ediyorlar. “Sahne” dişleri takırdatacak mahiyette: Adeta bir robot soğukluğundaki âsilerin içindeki kendi emir subayı komutana, “Sakin ol, kafanasıkarım” diyor. O da, “Sık ulan!” diye karşılık veriyor.