İnsanlık tarihi, üç
büyük “aşk”a tanıklık
eder.
İnsanın ilk
aşkı “taş”tır! 2 milyon yıl önce
karşımıza çıkan taş alet yapımı, doğa karşısında insanı üstün
kılan “kültür”ün başlangıcını işaret
eder.
Bu, türümüzün “maymunlar
arasında bir
maymun” olmaktan çıkmasının önünü açan bir
devrimdir.
O yüzden “Taş
Devri” yerine “Taş Devrimi” demek
daha doğrudur!..
Bunun gibi bir diğer devrim, 10 bin yıl önce
gerçekleşen “Tarım Devrimi”, insanı bu
defa “toprak”la tutkulu bir aşkın içine
soktu.
Bu aşkın en has
dillendirilişine Âşık Veysel’in
dizelerinde şahit oluruz:
“Dost dost diye nicesine
sarıldım// Benim sadık yârim kara
topraktır”.
Sonra “makine” gelir!
18’inci yüzyıl ortasında buhar makinesinin icadından istim
alan “Endüstri Devrimi”, insanı bugün de
devam eden bir aşkla makineye
bağladı.
Öyle ki insan, makineyle bir olmak, var
olmak, “makineleşmek” istedi.
Bu “aşk”ın da yine
bu topraklardan müthiş bir ifadesi için bu
defa Nâzım’a kulak
verelim:
“trrrrum,//trrrrum,//trrrrum!//trak
tiki tak!//makinalaşmak istiyorum!//
beynimden,etimden, iskeletimden
geliyor bu!//her dinamoyu//altıma almak
içinçıldırıyorum!//tükrüklü dilim bakır
telleri yalıyor,//damarlarımda
kovalıyor// oto-direzinler
lokomotifleri!//trrrrum,// trrrrum,//trrrrum,//trak
tiki
tak!//makinalaşmakistiyorum!”
Nâzım’ın endüstriyel sosyalizme inançla
harmanlanmış, 1920’lerin başına giden
bu “iyimser” dizelerini
elbette sorgulamaksızın zikretmek olmaz bugün... Makine
ile “aşk”, sorunsuz değil ve pek çok
soruyu beraberinde getiriyor: Makineleşme nereye varacak? İnsanlar
makineleşirken, makinelerin insanlaşma ihtimali ve imkânı da var
mı? İnsan zihninden daha randımanlı ve üstün çalışabilecek
makineler üretildiğinde, bunların insanlarla ilişkisi nasıl olacak?
Yapay zekâ, doğal insan zekâsını aşacak, bastıracak, ezecek
mi?..
Yani insanın makineyle hâlâ büyük tutkuyla
devam edegelen “aşk”ı ölümsüz mü olacak,
ölümcül mü olacak?!