Dizimizin üçüncü bölümünü bazı anekdotlar eşliğinde Devlet Bahçeli’ye hoş geldin diyerek açıyoruz!..
Dizimizin üçüncü bölümünü bazı anekdotlar eşliğinde Devlet Bahçeli’ye hoş geldin diyerek açıyoruz!.. 1970’lerin “devrimci-ülkücü” çatışmalarının sokakları korku filmine çevirdiği iç-savaş yılları... Bir semtten diğerine misafirliğe gitmek bile ölüm tehlikesi barındıran bir sorun... Bir aile büyüğünü ziyaretten çıkıp gece evime yol tutacakken uyarılıyorum; daha yakın sokaktaki durağa gitmek yerine yukarı, bir üst sokağa yol tutup oradan otobüse binmem hususunda... Neden diye sorduğumda cevap net: Çünkü aşağı sokakta MHP’liler var!..
Ve geçtiğimiz hafta yapılan genel seçimlerde Ankara’da AKP kalesi Pursaklar’da bir seçim sandığının bulunduğu odada her işe karışan, müşahitlere akıl öğreten, hareketli ve hamarat bir sandık kurulu üyesinden şikayetleniliyor. Oyların çalınacağı, değiştirileceği endişesinin seçim öncesinde kamuoyuna da yansıdığı bölgede böyle bir davranış, akla hemen ilgili şahsın AKP temsilcisi olup olmadığı sorusunu kaygıyla getiriyor. Ancak o odada görevli müşahit arkadaş durumu, “Yok, o MHP’li” diyerek netleştiriyor. Aldığı karşılık da net: “Ha, iyi, o zaman mesele yok!..”
Bitmedi! Bu “refleksif” karşılığı veren ve belli ki sol bir parti adına müşahitlik yapan kişi, birden ne dediğini fark ederek gülüyor ve “Şu halimize bakar mısınız? MHP ile ferahlıyoruz” diyor!..
Koşulların ürünü...
MHP’nin böyle bir “ferahlık” kaynağı olmasında AKP’nin elbette ki büyük payı var.