Amerika’da Muhammed Ali’nin cenaze töreninde Türkiye Cumhurbaşkanı’nın başına gelenler üzerine epey yazıldı çizildi. Biraz geç belki ama ben de karınca kararınca görüşlerimi paylaşayım!..
Tam bir “Ne umduk, ne bulduk” durumu söz konusu değil mi? Peki, sebep ne? Kim, nerede yanlış yaptı?..
Cevap 1: Ali’nin “İslâmlığı”nın mahiyetini iyi tahlil edemeyenler yanlış yaptı.
Cevap 2: Dünyayı “5’ten büyük” ama Ortadoğu ve Afrika’dan küçük sayanlar yanlış yaptı.
Cevap 3: Taş taş üstünde koymayıp harabeye çevirdikleri toprakların çok uzağında, güç gösterisinde bulunamayacakları bir diyarda olduklarını unutanlar yanlış yaptı.
Ve cevap 4: Kendilerini, kasıp kavurdukları memleketlerindeki gibi hükümlerini icra edebilecekleri bir yerde zannedenler yanlış yaptı.
***
Muhammed Ali, elbette samimi bir Müslümandı.
Ama Ali, ABD vatandaşı bir Müslümandı.
Ali, dünya vatandaşı bir Müslümandı.
Ali, önce insan sonra Müslümandı.
Ve Ali, “seküler” bir Müslümandı.
O yüzden Ali’nin cenaze töreninde ne yalnız Müslüman Amerikalılar, ne de yalnız Müslümanlar vardı.
O yüzden cenazede yalnızca Müslümanların imamının da söz hakkı yoktu.
O yüzden ömrünü verdiği, tüm dünyaya sevdirdiği, dünyanın da onu sevmesine vesile olmuş boks sporunun bugünkü şampiyonu konuştu.
Yahudi haham da konuştu, Hristiyan papaz da konuştu.
Budist rahipler dua etti.
***
A-aaa, siz görmediniz mi Zerdüştîler de oradaydı ve onlar da dualarıyla uğurladı Ali’yi!..
Hatta fark etmediniz mi, ateistler de göz yaşları içerisinde “Ali, Ali, Ali” diye bağırarak onu ölümsüzleştiren on binlerin arasındaydı!..
Meydanlarda “Bunlar Zerdüşt, bunlar ateist” diye kendi insanlarını şeytanlaştırıp hedef gösteren…
“Affedersiniz Ermeni” deyişinin üstadı…
Ve “Ancak inananlar kardeştir” diyerek memleketini dehşetengiz şekilde bölmüş birine…
İnsanlığın inançlar-arası, hatta inançlar-üstü buluştuğu ve Müslümanlığın da “güzel insanlığımız”ın mütemmim cüzü olduğu böyle bir ortamda söz söylemek düşer mi?!