Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2017- 2021 yılları için bir stratejik plân hazırladığını geçen hafta öğrendik. Bu plânda kaydedilmiş olan bazı tespitler ibretlik, ama beklenmedik değil.
Mesela Diyanet personelinde kurumsal aidiyet duygusunun da, “irşat dili”nin de zayıf olduğu sonucu çıkmış. İrşat, insanlara dine referansla doğru yolu gösterme, rehberlik etme demek. Anlıyoruz ki Diyanet personeli, günümüzün insanına hitap etmede, nüfuz etmede ve onu dindarlığa teşvik etmede yetersiz kalıyor. Kurum, bunu kabul etmiş.
Ayrıca Diyanet, üzerinde siyasi baskı olduğunu da kabul ediyor. Kendi dışında dernek ve vakıf adı altında kontrolsüz şekilde cami ve Kur’an kursları açıldığını, bu çerçevede hurafe ve bâtıl inançların yaygınlaştığını da vurguluyor.
Bunu, isterseniz, AKP Türkiye’sinde dinin zıvanadan çıktığının kabulü olarak da okuyabilirsiniz!..
Daha bir dizi tespit var ama kanımca bunların hepsinin belirleyeni olan daha temel bir sorunla da cesaretle yüzleşilmiş. Şununla:
“İlahiyat ve imam-hatip lisesi mezunu sayısı kontrolsüz/plânsız artıyor. Mezunların nitelik sorunu bulunuyor.”
Bu ve diğer tespitlere bir yandan “Günaydın” demek uygun olur!..
Diğer yandan, acaba Diyanet’in bu tespitlerini dinin dışından birileri yapsa neler olurdu diye de düşünmek gerekir! “Kontrolsüz şekilde cami inşa ediliyor” tespiti mesela. Laik kesimden biri bunu söylese ne olurdu acaba?!
Kendimden bir örnek vereyim! Gerçekten ihtiyaç olup olmadığına bakılmaksızın neredeyse her köşe başında (“kontrolsüzce”!) açılan camilerden makamsız şekilde bas bas bağırılarak, daha vahimi birbiriyle de eşzamanlı okunamayan ezanlar üzerine bir yazı yazmıştım. İbadete çağrının böylece nahoş bir gürültüye dönüştüğüne dikkat çekmek üzere, “Kakofonik ezanlar” başlığı altında.
Sonuç ne mi oldu?.. Kendinde din adına konuşma hakkı bulan bir kısım “dinbaz” zavallının, küfre meyyal beyinlerinde “kakofoni” sözcüğü ile çağrışım yapan bir başka (tahmin edebileceğiniz) “şey”e atıfla iğrençlikte zirve yaparak bana yönelik küçük ölçekli bir linç teklifinde bulunmaları oldu!..
İşte, Diyanet’in şimdi tespit ettiği “nitelik sorunu”nu biz, bu ve benzeri nice tepki ve tehditle yıllardır tecrübe ediyoruz zaten!..
Peki, bu neden böyle?
Bir kere işin kültürel altyapı ile ilişkili olduğunu düşünüyorum.