Başlık, bu gazeteye on yıllarını vermiş bir isim olan Oktay Akbal’dan esinlenme; onun 1946 yılına tarihlenen ilk kitabının adı, “Önce Ekmekler Bozuldu”dan…
Akbal, kitapta yer alan aynı adlı hikâyesinde İkinci Dünya Savaşı’nın kendi çocukluk ve gençlik döneminde yol açtığı ruhsal tahribatı anlatır. Şu satırlara bakalım:
“Ne olduysa o sonbahar oldu. Birden ‘savaş başladı’ dediler. Her şey birden değişivermişti. Biz barışta kaldık, yani vücutlarımız barışta kaldı, fakat ruhlarımız şehit düştü.”
Aynen o hesap, dinin kutsal, ruhsal, manevi ve ahlaki önceliğini yitirip şu yalan dünyaya (“masiva”), onun çekişmesine, şiddetine, öfkesine, rüşvetine, kirine, pisliğine bulanmışlığını da “önce tekbirler bozuldu” diye değerlendirmek mümkün bugün...
Yani biz, yani vücutlarımız dinde, ibadette kalsa da imanımız şehit düşmüş durumda!..
***
Bu meseleyi geçen ay kitapçı raflarında yerini alan son kitabım, “Parti, Cemaat, Tarikat”ın giriş bölümünde işledim; “Tekbir ve Tekme” başlığı altında.
Orada tekbirin, Allah’ın büyüklüğünü, özellikle insanın insana zulüm, hiddet ve eziyetini ret yolunda vurgulayan, dolayısıyla insanda alçak gönüllülüğü (tevazu) öne çıkarmayı hedefleyen bir deyiş olarak ibadetin ayrılmaz parçasıyken;