Kadir Gecesi’nde “Kur’ân-ı Kerîm’i
Güzel Okuma Yarışması”nın finali yerine
“Survivor” izlemeyi tercih etti millet dedik ve dinin
ekrandaki seyrinin “düşündürücü” düzeyde olduğuna değindik
ya...
Bir kısım zevat çıktı, “Camideydik
ulan densiz ve de dinsiz!” demeye getirdi.
Kendilerini allame, âlemi de sersem sandıkları
için oturup masa başından ahkâm kestiğimiz kanaatindeler
zahir!..
Akademik ömrüm, dini, Kitab’ın içinden değil,
hayatın içinden “okumak”, gözlemek, dinlemek,
deneyimlemekle geçti.
Ve kendileri de benim kadar iyi biliyor ki
gidişata bakılırsa bu memlekette inşa edilen cami sayısı neredeyse
bu memleketteki cami cemaati sayısıyla yarışır hale
gelecek!..
Ama işte hiç utanıp sıkılmadan böyle
konuşuyorlar.
Sanki Kur’ân okuma yarışması Kadir Gecesi
öncesi günlerde kapı-baca yıkıp reyting rekoru kırıyordu da
“Leyle-i Kadr” için seyirci camilere çekildiğinden dolayı
reyting düştü.
Hayır, daha önce de hiç öyle ahım şahım
izlenmedi, Kadir Gecesi’nde de izlenmedi.
Ayrıca gayet iyi biliniyor, hanidir camilere
çekmeye zorlandığınız için insanlara dini ekrandan nakletme
derdindesiniz!..
Bakın, en son MAK Danışmanlık Araştırma’nın bu
memlekette dindarlığın nicelik ve niteliği üzerine fikir veren ve
birkaç gündür kıyametler koparan araştırmasının sonuçları da camiye
kitlesel teveccühün nasıl Cuma’lar ve bayram namazlarıyla sınırlı
olduğunu doğruluyor.
“Doğruluyor”, çünkü bu, bilinmeyen bir
şey değil.
Bu memlekette insanlar teravih, bayram ve
kandiller gibi özel/dinî günler dışında düzenli olarak sadece
cumaları kılmak için camiye gider.
Ha, şunu da söylemekten kaçınmayalım, Allah’ın
bildiğini kuldan saklamaya kalkmayalım: Kimisi de öğlen Cuma’yı
kıldıktan sonra akşam oturur, rakısını açar, içer.